İlk vukuatım. Yaşım yedi. Ana sınıfından sonraki, birinci sınıftan önceki yaz tatili. Aylardan Temmuz. O yaşa kadar etrafımda uslu, rahat, huzurlu, sorunsuz bir çocuğum. Hani şu herkesin ‘ah balım ne de tatlı şeysin, bak ne de güzel sessiz sessiz oturuyor!’ dediği gıcık tiplerden. Tabi ki kafayı gözü yarıp, oraya buraya saldıran çocukların gıcık bulduğu ve nefret ettikleri tiplerden. Öylesine bir çocuğum işte. Öylesine sessiz. Bir gecede değiştim. Sadece bir gecede. Önceki gün sevilen çocuğu öldürdüm, tek bir gecede. Sabaha kadar uyuyamadım o tek gece. Sabaha kadar dinledim. Sabaha kadar öylesine ağladım ki sessizce, göz kapaklarım bile inanmadı ağladığıma. Öylesine ağladım.


Sabah herkes uyurken yataktan kalkıp annemle babamın odasına gittim. Uyuyorlardı. İkisinin de gözleri kapalıydı sıkı sıkıya. Sanki bir daha açılmak istemiyormuş gibi kapalı. Uykuya değil hayata kapatmışlardı sanki gözlerini. Annemin yüzüne dikkat kesildim. Babamdan daha fazla açmak istemiyordu gözlerini. Ondan daha sıkı kapatmıştı. En çok açmak istemeyen benim diyordu. Acıyla karışık bir ifadeyle birlikte, yüzünde. O yaşta görmüştüm annemin yüzünde acıyı. O yaşta tatmıştım. Mutfağa gittim. Çekmeceden bir bıçak aldım. Önce kendi bedenimde denemeliyim dedim. Denedim. Keskindi bıçak. Sağ elime aldım bıçağı, sol kolumu kestim, sağ elimdeki bıçakla. Koridordaki boy aynasının karşısına durdum sonra. Yüzüme baktım. Annemin yüzündeki acıyı göremedim. Sağ elimdeki bıçakla sol kolumda açtığım on santimlik yaranın yüzümde bıraktığı acı, anneminkinin yanında solda sıfır kaldı. Annemin yüzü üç yüz kilometre hızla giden bir F1 aracı kadar acı doluyken, benim ki bir kağnı etmezdi onun yanında. Keskinliğini onayladığım bıçakla gittim yatak odasına. Babamın yanına gittim önce. Gözleri az önceki kadar sıkı kapalı değildi. Annemin yanına gittim parmak uçlarımda. Annemin yüzündeki acıyı, sağ elimdeki keskin bıçakla kesip çıkarmak geldi içimden. Sol gözünün hemen yanından başladım kesmeye. Kestim. Uyanıncaya kadar. Annem uyanmadı. Dudağına kadar kestim. Sol gözünden başladım dudağının sol tarafına kadar kestim. Acıyı alacaktım tam yüzünden, bağırarak açtı gözlerini. Göz gözeydik. Sağ elimde bıçak. Annemin yüzünde, benim sol kolumda kan. Daha önce duymadığım bir sesle konuştu benimle. Anlamadım ne dediğini. O sese babam uyandı. Çığlık olduğunu anladım o sesin. Çığlık. ‘ne var ne oluyor? Ne çığlık atıyorsun be kadın!’ dedi babam. Arkasındaki anneme dönüp bakmadan. Annem ağlamaya başladı. Göz yaşları kanına karışıyordu. Ağzından adım çıktı sadece. ‘acını aldım anne. Seni ameliyat ettim.’ dedim. O zaman döndü babam arkasını. Benim sesimi duyunca döndü. Gözünün içine bakıp ‘annemin yüzünde daha çok acı vardı baba. Çığlık atmasa senin yüzündekini de alacaktım.’ dedim. Korktu babam. Anlamıştım yüzündekinin korku olduğunu. ‘onu yatağa bırak oğlum!’ dedi gayet nazik bir ses tonuyla. Bıraktım. Sağ elimdeki bıçağı yatağa bıraktım. Kan oldu yatak. Kana baktım. Kırmızıydı.