Aklıma zorum var aklımdan.

Zerrelerime işlediğim her acının, yansıması bir silüet taşıyorum. Gülüşe yaydığımız sima, zehrini içime akıtır. Çürütüyor kalan son sağlarımı da zihnimin oyunları. Yaşanmışlığın izini yumruk yapıp indiriyor her seferinde, hazırlıksız yakalandığım karın boşluğuma. Nefesimi kesiyor kaçtığım ne varsa.

Nefesimi dağıtıyor yakalayamadığım ne varsa. “Nefes almaya mecali yok.” dedikleri üzerine düşünmekteyim yine gecesinde. Dumanlı bir kasveti de sürüklüyorum peşimden. 

Ruhum kanser riski taşıyor, aşamıyorum. 

Çelişkiler aklımı kesiyor,uyuşuyorum.. Yitiriyorum berraklığa dair ne varsa.

Bulantı başlıyor, bulanıklaşıyorum..

Sessizliğin dostluğuna bıraktığım yankılar da geri dönüyor. -Işık hızı?- Direndim.. Kalbimin çürüyen etlerinden çiçekler de açtırdım lakin, solmasına engel olamadım.. ‘Umudum’ dediğim her dalın parazitidir şu baltası aklım. Yorgunluk, içinde bir yaşam belirtisi barındırır. Yeniden iyi hissetmeye dair bir sitemdir esasında. Artık yorgun bile değilim yoldaş,sitemim de yok hiçbir şeye. Kazdılar benden bana dair ne varsa kalmayana kadar; ta ki boşluğu görene kadar.. Boşluğa varınca durdular.. Kursağıma astığım kalışların da sayısını unuttum. Aklımın ‘girilmez’ ibaresini taşıyan odalarına taşındı hepsi, tüm kırıklıklarıyla.. Bulantımı arttıran, kusamadığım tüm cümleleri savurdum şimdi boşluğa.. Beklemekteyim yankıyı yine,yeniden.

Kısır döngünün kazanacağı ‘anlam’ üzerine sancak tutmaktayım..