Siz
Süslü kelimelerin ışıltılarında
parlayan deniz kestaneleri,
Siz
Bin yıllık şarap gibi kadehlere
doluşan üzüm taneleri
Eskimeyen cümbüş aynalardan
Suretleri birer birer kaybolan
Siz
Yüzündeki eski çizgiler bin yıllık
kültürü alabora eden sizler
Yok musunuz siz,
Kime bu çalım, kime bu eda
Hala en iyi bilen siz
Hani adalardan, modalardan
gelen sesiniz
Raks eden ince belli zarif kadınlar
Ve İstanbul beyefendisi
Siz yok musunuz siz
Şimdi araba çalıştı, motor sesi:
Hrrr, hrrrr, hrrrr
"Buyurun efendim hazır"
"Al bakalım evladım"
Sonra,
Har, hur, hurrrrr
Zaman bir gün değişecek
Bu devran ne zamana sürecek
Ne eşit olduk, ne eşit doğduk
Nazım'ın dediği gibi
''Haftada bu sofraya et gelir
Çocuklar eve işten iskelet gelir''
Şimdi oturmuşum bir ağaca dayadım sırtımı
Seyrediyorum gecenin yıldızlı karanlığını
Küçük bir ümit yeşeriyor içimde
Bir gün, elbet bir gün
Her doğan çocuk
Yaşayacak,
Gülecek,
Koşacak
Aynı olacak
Ve biz o güzel
Günlere
Uyanacağız
Ergin Türkmen
2021-06-20T15:55:05+03:00Teskler 🙏👍
H. Nihan
2021-06-20T12:42:26+03:00Akış, kelime tekrarları, ritim çok güzeldi. Kaleminize sağlık.
Gül Kurusu
2021-06-20T10:20:02+03:00Pek bana hitap eden bir tarz değil ama yinede keyifle okudum.