Siz bana bir yerlerden tanıdık geliyorsunuz, bir yerlerden uzak. Öğleden sonrasıymış sanki, siz oturmuşsunuz bir başınıza yalnız o kanepede. Ben de aceleci, heyecanlı o küçük kız çocuğuymuşum, koştur koştur girmişim içeri de sizi görünce afallamışım. Bir yerlerden öyle tanıdık gelmişsiniz ki bana ama yine de ölüm kadar ciddi, soğuk ve uzak. Bir an korkmuşum, çekinmişim gibi size anlatmaktan sizi. Bahsetmekten küçük, büyük, olurlu olmazlı her şeyi. Merhaba demek zor geliyormuş dile o gün anladım. O gün bir şey daha öğrendim mesela; gözleriniz yazma coşkusu uyandırıyormuş insanda. Elleriniz size ait olamayacak kadar bana yakın ve gözleriniz benimkilerle buluşamayacak kadar uzak. Sizde bir haller var da hayırlısı. Bende olup bitenin adı da karmaşık daha ne olsun. Sizi bir yerlerden tanıyor gibiyim, bir yerlerde unutmuşum da anımsıyor gibi.