"Sen,

yazan ve yazılansın."


Kalbim atmıyor

Taşa dönüştüğü kanaatindeyim

Bir caniyim

Ne yazık,

Bir vahşi, artık

Hayır fakat kalbimi kalın bir kitabın arasında kurutmadım.

Unuttum onu, soydum

Ne diyordum,

Kalbim atmıyor -taşa dönüştüğü kanaatindeyim-

İşte bu yüzden sekiyor

Beştaş oynamak gibi

Sapkın orta yaşlı sevgilinin aldığı tektaş gibi

Parlıyor

Ama değil.

Yalpalıyorum taştan toynaklarımla,

Ama yerimde

Sekiyorum

Seksek gibi

Bu ilaç çöplüğünde

Kalıntılarımı okşuyorum,

Ve seni seviyorum.


Sizlere, halkıma ve Tanrı'ma Asuman'dan bahsetmiştim. Bu bir deneme öyküydü... Sadece bir bölümü sizlere ulaştı. Kalanlar yine bölüm bölüm kağıt parçalarında ve telefonumun notlar sekmesinde kayıtlı. Hoyratça sosyalleşme çabamı bıraktığımda bunları bir güzel derleyecek ve zihninize sunacağım, elbette -umarım- fakat şu an işte böyle gelişigüzel gevezelenmek hoşuma gidiyor. Aşkın mı yoksa tutkunun mu daha yüce olduğu konusunda epey kararsızım. Ha, bir de nefret var. Öyleyse bu üç duyguyu barındıran bir insan eti; hepsini bir kavram veyahut nesne üzerinden açıklaması halihazırda mevcudiyetine bir nitelik giydirebilmişse, demek istediğim, işte bu felaket getiren silsile rüzgarını açıklayabilecek olsaydı şayet işimiz daha kolay olurdu. Damarlarımda bu duygulardan ayrı pek bir şey akmıyor ve iyi ki bir Fransız değilim. Bu mevcudiyetimi daha bayık bir romantize etme haline getirmekten başka bir işe yaramayacak belli ki. Yaşamımı acı ve aşkla sağlayabiliyorum. Ki çoğu zaman günü kurtarırken hakkı verilmiş mahvoluşlar birliğiyle yatağa giriyorum.

Bazen erdemlerimi düşünüyorum, hâlâ oradalar mı? Ne işe yaradıklarından pek emin olamıyorum. Asuman'ı seviyorum.

Akşamüstünün durgun yüzünde, çocukluk yatağımı ardımda bırakıp gittiğim ormanı anımsamaya çalışıyorum. Mızmızım ve ormanım ne kadar da uzakta, derin kedere bütünümle saygı duyuyor ve teslim oluyorum.

Yaşlı ve evli adamların komikliği, heyecanlı genç oğlanların umudu, dans erkeğinin kollarında kendini tamamen yok etmiş sarhoş ve ölü yüzlü kadın... Hepsi aklımda.

Oysa benim tutkum sizi pamuklara sardırır, çıplak elle boğdurur ve tütsülenmiş bir kefenle romantik bir nehir gezisine çıkarır.

Dünya bir oyun sahnesiyse ortalama olan hiçbir şeyi kabul etmiyorum. Azla değil, çokla da yetinmiyorum artık. Kendime kabarık bir son getirmeden rahata kavuşamayacağım,

e ri şe meyeceğim

kendime.

yetişemeyeceğim

hiç yetmeyeceğim.


İyice ve delice

Anladım bunu.