Sadece bu şehirde olmamın sebebini unutmuşum gibi geliyor. Kafamın içinde bir melankoli henüz gelmemiş olanların gitmesinden kaynaklanan bir melankoli… Düşüncelerimin içinde kendilerine duyulan bir özlem var ve hepsi kendi yalnızlığında hapis. Her birinde ayrı bir düşmanlık var bir başkasına. Aralarındaki küslüğün bana dokunması kadar ağır gelen bir şey yok. Durun, hemen gitmeyin, hepsini anlatacağım teker teker dilimin dönmemesine kulak asmadan. Biliyorum ki hepiniz anlatamadıklarımın aslını merak ediyorsunuz. Bense günlüklerimin şizotipleşmeye başlamasından yoruldum. Karanlık beni yormaya başladı. Kontrplakta sakin bir şarkı çalıyor, onu dinleyeceğim. Siz yokmuşsunuz gibi davranacağım. Ve son sigaramı içeceğim.
Nerede kalmıştım, yazılarımın şizotipliğinden yorulduğumdan bahsediyordum. Son zamanlarda olmaya başladı. Bazen alakasız kelimeler yazıyorum konumdan bağımsız. O kadar kızıyorum ki kendime suçu sizde buluyorum, evet sizde. Bazen de olmayacak ya da hiç olmamış hayallerde buluyorum kendimi. Sanki bugün yaşadıklarım dünün de yarının da mesuliyetindeymiş gibi. Kendime sormadan edemiyorum: Gelecek, geçmişi değiştirebilir mi? “Keşke”lerin öneminin olmadığı bir dünya inşaa edilebilir mi? Biriniz biliyorsa lafımı kesip söylesin. O kadar çok keşkem var ki çocukluğumdan kalan hiçbirinin bedelini ödemeden gitmek istemiyorum. Biliyorum, böylece keşkelerim daha da ağır gelmeye başlayacak… Kalem elimden kaymaya başlıyor. Yine bir atağın pençesindeyim. Kusura bakmayın daha uzun yazamayacağım.
Ama son sözüm olsa bile, hatta olacak olsa bile size birinden bahsetmek istiyorum. Artık ardıma bakmadan bütün cesaretimle ömrümde bir defa dahi olsa ona onu sevdiğimi söylemek istediğim biri... Hayali rahatlatan gelecekte bir gün sevgisine rastlamak istediğim biri. Neresi olduğunun önemi yok. İster Ankara isterse de Baltık Denizi. Bu solgun ve soğuk dünyada sarılıp ısınabileceğim biri. Bana şans dileyin.
28.02.2022