Soğuk, çok soğuk… Kaldırımların altındaki toprak, parke taşlarının arasındaki otlar, duvardaki tuğlalar; hepsi üşüyor bu gece. Başını önüne eğdi, uzun zamandır yattığı yerden ayrılmak zorunda kalmıştı. Sokakta yattığı ilk gece de bu kadar çaresiz hissetmişti kendini.
Akşam ezanından sonra ışıkların söndüğü, çıkmaz bir sokağın boğucu karanlığında, nemden sararmış bir duvarın dibinde yatıyordu yıllarca. Nedenini bilmiyordu ama ışığı hiç sevmiyordu. O yüzden en kör karanlığı seçmişti kendine. Yattığı bu duvarın arkasında ise göğe doğru yükselen eskimiş bir binanın kalorifer kazanı vardı. Özellikle bu havalarda, sırtını duvara verir nispeten sıcak bir uyku çekerdi kendine. Artık kaloriferci Hami de alışmıştı ona, o yüzden hiç sesini çıkarmıyordu. O burada çalışmaya başlamadan önce gelirdi buralara. Hami’nin sıcak tavrı ise onu buraya iyice bağlamıştı. Aslında onun da kendinden pek bir farkı yoktu. Tek farkı akşam başını sokacak bir evinin olmasıydı. Belki de bundan dolayı onu kendine çok yakın görürdü. Hami de onun orada yattığını bildiği için çaktırmadan birkaç çuval fazla yakıyordu kömürü. Aslında Hami, onu içeri alıp burada yatırmayı çok istiyordu ama apartmandakiler bir türlü rıza göstermiyorlardı bu işe. Tamam işte orada kalsın içeride ne işi var diyorlar ve Hami’yi işten çıkarmakla tehdit ediyorlardı Durum böyle olunca ikisinin de eli kolu bağlanıyordu. O da hiç sesini çıkarmıyor, duvar dibine razı oluyordu. Altına bir karton, üstüne de bir karton aldı mı ondan iyisi yoktu. Eğer hava soğuk olursa üstüne iki karton alıyordu.
Bir önceki gece hava biraz sert geçmişti o yüzden duvarın sıcaklığı neredeyse sabaha kadar devam etmişti. Demek Hami, bu sefer daha da bonkör davrandı diye düşündü. Dün bu kadar soğuk olduysa, bu gece daha da soğuk olabilirdi. Sabah kalkar kalkmaz kartonlarını toplayıp kenara koydu. Üzerine de uçmasın diye bir taş koydu. Soluğu mahallenin en ucundaki konteynırda aldı. Burası, bütün çöplerin toplandığı merkez gibi bir yerdi. Aradığını burada hemen buluverirdi. Öyle de oldu. Sabah erken gelmişti, kimse gelmeden, kimse buraya dadanmadan… Gözüne kestirdiği ilk kartonu avını yakalayan bir kartal gibi kaptı. Bu işte artık profesyonelleşmişti. Hızlıca katladı, kolunun altına yerleştirdi. Kolu biraz kabarık duruyordu. Bu diğer kartonlardan biraz daha kalındı. Muhtemelen atılmadan önce içinde değerli bir eşya taşıyordu. Oradan ayrıldıktan sonra mahallede rastgele dolaşmaya başladı. Hava daha şimdiden soğumuştu. Eğer böyle olursa gece nasıl olurdu, hiç düşünmek istemedi. Neyse ki Hami vardı. O bakardı bir çaresine. Karnını doyuracak bir şeyler bulduktan sonra öğlene doğru yattığı yere geldi. Geldiğinde gördüğü şey karşısında, hayati melekelerini bir anlığına kaybettiğini hissetti. Başından oluk oluk kaynar sular akmaya başladı. Bu soğukta bir anda tere batmıştı. Ne yapacağını bilemedi. Uzun zamandır yattığı duvarın dibinde, küçük çocuğuyla bir kadın vardı. Onun kartonlarını yere sermiş, duvar tarafına çocuğunu almış yatıyordu. Bu kararı hiç tereddütsüz almış gibi eğildi ve elindeki kartonu açtı, onların üzerine örttü. Hava git gide daha da soğuyordu. Geldiği tarafa doğru yürümeye başladı. Şimdi ne yapacağını hiç bilmiyordu, nereye gidilir bilmiyordu, nerede yatılır bilmiyordu. Yıllardır başka yere gitmemişti. Yürüyordu. Hava kararmaya başlamıştı ama o hâlâ amaçsızca dolaşıyordu. Zaten evsizdi ama en azından gidecek bir yeri vardı. Şimdi hem evsizdi, hem de gidecek bir yeri yoktu. Bu gerçekle yıllar önce karşılaşmamış gibi durdu. Ellerini göğsünde bağladı. Sağa sola amaçsızca baktı. Aklına bir şey gelmemiş olmalı ki yürümeye devam etti. Vakit geceye doğru gidiyordu. Sokaklar gittikçe sessizleşiyor, insanlar evlerine kapanıyordu. Dışarıda üşümeyen tek bir varlık yoktu. Belki de milyon kez geçtiği caminin önünde durdu. Onu da sanki ilk defa görüyor gibiydi. Camiye girdi, ağaçların arasına uzandı. Artık ayakta duracak takati kalmamıştı. Biçimsizce uzandı. Toprak buz gibiydi. Ayaklarını göğsüne çekti, ellerini ayaklarının arasına aldı. Titreye titreye inlemeye başladı. Bir süre sonra iniltisini duymamaya başladı, kendi sesi ona artık çok uzaklardan geliyordu. Sonra titremesi kesildi. Gece namaza gelen insanlardan birisi fark etti onu. Hemen eve gidip bir battaniye getirdi, üzerine örtüverdi. Eğer sabah uyanabilseydi, hayatında ilk defa battaniyeyle yattığını görecekti.
Taşlıçay/ Kasım 2020
Burak AKBAŞ
2020-12-17T18:25:08+03:00Teşekkür ederim, sağ olun.
Oğuz Buldu
2020-12-17T18:21:24+03:00öykünüzü çok beğendim kaleminize sağlık
Burak AKBAŞ
2020-12-17T09:07:14+03:00Düşünceleriniz için çok teşekkür ederim.
Melis Yüksel
2020-12-17T03:31:43+03:00Girişi doğrudan insanı öyküye bağlıyor. Yazımınız da çok güzeldi, karakterin duygularını çok iyi yansıtmışsınız. Sonunda çok üzüldüm🥺. Kaleminize sağlık.
Burak AKBAŞ
2020-12-17T01:32:08+03:00Değerli düşünceleriniz ve değerlendirmeleriniz için ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Belirttiğiniz eksikler konusunda daha dikkatli olacağım.
Müge Kartal
2020-12-17T00:49:43+03:00Sonunun böyle bitmesine çok üzüldüm🥺 Başarılı bir öyküydü. Kaleminize sağlık.
Aleyna Karahan
2020-12-17T00:33:58+03:00Karakterin hislerini, içinde bulunduğu durumu; duru ve akıcı bir şekilde aktarmışsınız. Başarılı bulduğum öykülerden. Kaleminize sağlık