Kapkara bir gece, kalbim hızla atıyor. Annem şu sandalyeye oturmuştu, uyumadan önce bana bir masal okumuştu. İşte kitap orada, yanı başımda, çekmecenin üstünde. Ama sandalye soğumuş çoktan. Anne, neredesin anne? Yorganım buz gibi, bacaklarım incecik bir alanı ısıtmış sadece. Kıpırdamaya korkuyorum, üşümekten korkuyorum.
Kış hep böyle öfkeli mi olurdu? Ben küçükken, hani daha küçükken güzel ve şefkatli değil miydi? Aynı masallardaki gibi değil miydi anne? Karlar tane tane yağardı biz izleyelim diye. Fırtınalar kopmazdı. Ürkütücü şarkılar söylemezdi böyle geceleri. Ona ne yaptılar, ne yaptılar da bu kadar hırçınlaştı? Lapa lapa yağ yine ve usulca ört yeryüzünü beyaz bir battaniye olup! Tekrar yapamaz mısın bunu? Tekrar babamı getiremez misin bana, bir kartopu savaşı yapsam onunla?
Artık uykuya dalmalıyım. Uykum korur beni her şeyden. Karanlıktan bile korur, yorganın altı daha karanlıktır oysa. Rüyalarım çok güzeldir. Arabalar sürerim, jelibonlar yerim. Arkadaşlarımı türlü tehlikelerden korurum. Ama dalamıyorum uykuya. Her şimşek korkutuyor beni. Anne gel artık. Özlediğimden değil, korkuyorum sadece. Biliyorum büyük adamlar korkmazdı. Belki de Mehtap abla haklıydı, büyümedim daha ben. Soğuk, çok soğuk üşüyorum.
Soba yanardı köydeyken. Üstünde ekmek yapardık. Bana hamur verirdin, hamurdan dinozor yapardım ve o da ekmek olurdu. Yerdim onu. O soba nasıl da sıcacıktı!
Sessizlik korkunç şimdi anne. Sus diye bağırıyordum sana daha bu akşam. Çok özür dilerim. Susma, lütfen konuş, söz dinleyeceğim, hiç kesmeyeceğim sözünü. İstersen bana bir hayal kırıklığı olduğumu söyle yeniden. İstersen nasıl bir bela olduğumu anlat dakikalarca. Sana hiç kızmayacağım.
Evet, koşabilirim sanırım. Kaçıp gidebilirim buralardan. Yıldırımlardan çok uzaklara, babama yakın bir yerlere belki, sobalara yakın bir yerlere. Peki ya yetişemezsem, biri gelecek mi beni yerden kaldırmaya? Yapayalnız ne yapacağım o meçhul yollarda? Bacaklarım incecik, yetmez gücüm o kadar uzaklaşmaya. Sadece bekleyeceğim. Bekliyorum, bekliyorum.
Adım sesleri… Anne geliyor musun? Kahvaltı mı hazırlıyorsun? Evet, bir sesler var. Güvenemem ki, kimsin sen çabuk söyle! Eğer yabancıysan sakın beni fark etme. Yabancılar böyle yıldırımlar çakarken girerler evlere, gördüğü insanlara kötülük yapmak için. Yabancı, duyma beni, yorganım altındayım ben. Görme beni, yaklaşma bana, duyuyorum seni. Baba, baba... Sen beni duyuyor musun? Tut elimi, gidelim artık buralardan.