Bütün sokakları biliyormuş gibi yürüyordum. Balkonda çamaşır asan, radyo dinleyen teyzeyi her gün görüyordum. Köpeğini gezdiren kasketli amcanın köpeğini seviyordum her geçişte. Mahallede tek kale maç yapan çocukların gol sevincine ortak oluyordum. Her yer içimden taşan bir sokak gibiydi. Evlerin rengi, pencere önü çiçekleri; hanımeli, menekşe, nergis ve adını bilmediğim ama bütün renklerini içimde taşıdığım çiçekler. Kimi evler gökyüzüne yakın; birisi arada kalmış, ikincisi bomboş, üçüncüsünde bir çocuk sesi.


Sanki hayatımın içinden geçiyordum, onu dışarıdan görüyordum. Radyoda bir Neşet Ertaş türküsü çalıyor, teyze bir çamaşır çırpıp seriyor bir türküye eşlik ediyor. Bir süre sonra ben de katılıyorum ona ''gönül dağı yağmur yağmur boran olunca akar can özümde sel gizli gizli'' deyip tebessümleşiyoruz, devam ediyorum hayatımın içinden yürümeye.


Ahşap kapılı bir evin önünden geçiyorum; pencereleri açık, perdeleri rüzgara karışmış, bir kedi uyukluyor kenarında. Birisi "Arkadaşım, pencere önü çiçeğim!" diye sesleniyor sabah güneşini alan kediye. Sahibin değilim arkadaşınım, der gibi çağrıyor onu. Bu cümle bir tebessüm yayıyor yüzüme, devam ediyorum.


Bu kez hiç girmediğim bir sokağa çeviriyorum yönümü. Küçük, pembe mavi boyalı bir okul görüyorum. Sesler beni çağırıyor; saklambaçta en iyi yere saklanmaya gidiyorum sanki, istopta biri benim adımı söylüyor ve yerden yüksek oyununu bir türlü hızlı yapamıyorum. Çocukluğumun o şen tarafı yokluyor oyunların sesleri içinde. Oyun oynamış da soluğu henüz kesilmemiş ama derse girmesi gereken bir çocuk gibi düşüyorum tekrar yola.


Terzinin yanından geçiyorum; boynunda boncuktan bir ipe asılı gözlüğü, önünde pamuk tarlasının işlenmiş onlarca rengi. Dükkanın bir duvarında boya yok, artakalan kumaşlardan boyuyor. Bir ara kalktı yerinden, lacivert bir kumaş parçasını dikti duvara, geçti karşısına baktı. Yüzünde bütün kumaşların rengi ile gülümsedi. Ben de baktım onun gibi, bir duvar o gün boyandı yeniden. Hayatım o duvardı sanki, her renk vardı içinde; güldüklerim, ağladıklarım, mutluluklarım, özlemlerim ve daha nice duygularım.


O çarpık, düz, dikişli ve renkli duvarı da astım kalbime, devam ettim. Sokağı bitirirken köşede bir plak ardımdan eşlik ediyordu: "katip arzu halim yaz yare böyle"