"Birkaç adım atıp duruyorum. İçine düştüğüm bu tüm unutuluşu tadıyorum: İki kent arasındayım, biri bilmiyor beni, öteki artık tanımıyor." (s. 248)

"Bulantı bende değil, onu orada, duvarda askıların üstünde, dört bir yanımda duyuyorum. Kahveyle özdeşleşiyor. O bende değil, ben ondayım."

Jean Paul Sartre; Fransız felsefeci, oyun yazarı, toplum eleştirmeni. Varoluşçu akım denilince aklımıza ilk gelecek isim. Günlük biçiminde yazdığı bu kitapta, roman kahramanı Roquentin'in dünya karşısında duyduğu tiksintiyi, kimi zaman nevrotik kaçışlarla topluma kusar.

Bulantı romanı, insanın varoluşuyla ciddi soruları, temel eksenine "birey"i alarak roman kahramanının psikolojik değişimini de bizlere aktarır.

Sartre ve varoluşçuluk tin ve beden gibi birbirinden ayrılamaz iki nosyon olarak karşımıza çıkarken, "Sözcükler" isimli otobiyografik romanından sonra Nobel Edebiyat Ödülü'ne lâyık görülür. Otorite karşıtı düşünür, "Yazarlar, kurumların kendilerini bir kalıba sokmasına izin vermemelidir." diyerek duyduğu bulantıyı somutlaştırmış olur.