Bugün benim doğum günüm. Misafirlerim birazdan gelecek. Dile kolay, seksen sene yaşamışım. Şaşırılacak iş doğrusu! Üstelik iki kere doğmuşum. Evet, mübalağasız iki kere doğmuşum. İlki anamın rahminden, ikincisi ise beni öldü zannedip gasilhanede yıkarlarken doğmuşum. Beni yıkamak için soymuşlar, dua ederek başlarlar iken soğuk suyu vücudumda hissdince "hooop" diye ayaklanmışım. İki doğumumda da anadan üryan bir şekilde hayata gözlerimi açmışım. O gün bugün, hep soğuk suyla yıkanırım. Ne olur ne olmaz, yaşarken ölüyoruz bazen, siz de bilirsiniz. O yüzden soğuk suyla yıkanmak en garanti çözüm oldu benim için. Mesela oy attığım bir parti iktidar olamazsa soğuk suyla yıkanırım, tuttuğum takım kaybeder yahut berabere kalırsa soğuk suyla yıkanırım. Size de tavsiye ederim naçizane. Soğuk suyla yıkanın. Yaşamanızı garanti altına alın. Örneğin bir arkadaşınız kişisel gelişim kitabı okudum hayatım değişti diyorsa hemen soğuk suyla yıkanın, flörtünüz sen hangi burçsun diyorsa soğuk suyla yıkanın. Ama suya birlikte girin. Azıcık batıldan kimseciklere zarar gelmez. Üstelik aşk mefhumu biraz da batıl içeren bir durumdur. 

    



Kapı çaldı, nihayet misafirlerim geldi, kapıdan sıra ile Derviş Hasan, Ressam Atiye, Siyasi Murat, Ali, Veli geldi. Ali ile Veli'nin bir mesleği yahut lakabı yoktu. Kardeşlerdi. Eskiden on dönüm tarları varmış. Babası tarlayı ikiye bölmüş işletmeleri için bizim çocuklara vermiş. Bir zaman sonra, Ali askerdeyken tarlanın tam ortasının hemen solundan su çıkmış. Rivayete göre Veli suyu, Ali ile bölüşmemiş. Veli'nin anlattığına göre ise tarladan su çıkmamış, hepsi köylünün tevatürüymüş. Ali de o gün bugündür Veli ile konuşmuyormuş. Ama beni kırmadılar, ikisi de bugün geldi. "Haydi ayakta kaldınız, buyrun lütfen oturun." dedim. Yemek masasının etrafında oturduk. "Bu ecnebi adeti de nereden çıktı? Müslüman doğum günü kutlamaz. Eğer cennete sadece bugün katıldığım doğum günü için gidemezsem hepinizin adını veririm umrumda olmaz." dedi Derviş Hasan. "Siz zaten, ispiyonculuğu hayat felsefesi haline getirmişsiniz." dedi Siyasi Murat. "Bana bak deyyus, ilkin felsefe haramdır, ikincin sen zaten dinsizin önde gidenisin. Seni bu konu ırgalamaz." dedi Derviş Hasan. Ressam Atiye "AAA! Hasan bey, Murat bey lütfen ama arkadaşımızın doğum gününe geldik. Başlamayın yine rica ediyorum." dedi "Sen yat kalk bu karıya dua et diyeceğim de dua da bilmezsin şimdi sen Murat." dedi Derviş Hasan. "Karı değil, kadın". dedi Siyasi Murat. "Beyaz mı Kırmızı mı?" diye sordum. Ressam Atiye beyazı tercih etti. Diğer kişilere tekrar sordum. Yine yanıt alamadım. Öküz gibi birbirimize bakıyorduk. Hiddetlendim. Bağırarak "Arkadaşlar son kez soruyorum Beyaz mı Kırmızı mı?" dedim. Murat ağlamaya başladı. "Komiserim vallaha beyazı da bilmiyorum kırmızıyı da. Biz vatanına bağlı milletin çıkarlarını gözeten sade vatandaşlarız. Beyazın da Allah belasını versin, kırmızının da." dedi. Murat, yetmişdokuz senesinde çok işkence görmüştü, sesimi yükseltince beni polis zannetti. Bu alıştığımız bir durumdu. "Sus! Yalan söyleme, arkadaşın beyazlardan aldığın bilgileri kırmızılara ilettiğini söyledi. Asıl görevin ise beyazların adına bildiri yazmakmış. Ne boksun sen? Bak sana gökyüzünü unuttururum. Beyaz mı Kırmızı mı son kez soruyorum. Söylemezsen buradan çıkamazsın." dedim. Titrer bir şekilde beyazı tercih etti. Geriye üç kişi kaldı. Veli: "Ben beyazı seçerim seçmesine de Ali de beyaz derse bana kırmızı verirsin". dedi "Hiç yorma kendini ben kırmızı diyorum. Bu hırsızın seçtiğini seçmem zaten" dedi Veli. "Vallaha beyaz da Allah'tan gelir kırmızı da, ama ben prensip gereği çorba içeceğim." dedi Derviş Hasan. Rahat bir nefes aldım. Bu sorunu da hallettim. Başbakan olacak adamım vesselam. Yemekleri ve içecekleri getirdim. "Bir dakka bir dakka, burada kola var." dedi Ressam Atiye. "Siz de mi kolayı protesto ediyorsunuz? Afedersiniz benim aptallığım." dedim. "İşte müslüman karı dediğin böyle olur, bana da kola getirme ayran getir." dedi Derviş Hasan. "Ben kimseyi falan protesto etmiyorum, ben öğrenciyim. Ne olur vurma dur! dur!." dedi Siyasi Murat. Üç kola iki ayran getirdim. "Ben beyaz demiştim ama siz bana önce kola sonra ayran getirdiniz. Lütfen bana beyaz şarap getirebilir misiniz?" dedi Ressam Atiye. Hep birlikte "Heeeeeeee" dedik. Ama şarabımız yoktu. Ben tavuk mu et mi diye sormuştum. "Neyse, sonra içeriz. Mühim değil. dedi Ressam Atiye. "Ben de seni İsrail'e karşı sanıyordum. Sen ne melem bir karıymışsın." dedi Derviş Hasan. Murat titreyek "Karı değil komiserim kadın kadın." dedi. Derviş Hasan bastonunu gösterdi. "Ben sana konuş dedim mi? Bak bu jopu alırım." dedi. Yemeğe başladık. Çok keyifli dakikalar geçiriyorduk. Ressam Atiye ortamın verdiği rahatlık ile "Siz kardeşsiniz, bu küslük son bulsun artık bu sofranın hatrına. Hem dinimizde küslük hoş karşılanmaz değil mi Hasan bey" dedi. "Atiye bacım haklı, küslük haramdır." dedi Derviş Hasan.



Murat kendine gelmişti. "Hasan'a göre herşey haram zaten. Adamın yaşaması haram. Ama gerçekten barışın artık." dedi. "Murat biraz daha konuşursan bu jopla istemediğin şeyler yapacağım sana." dedi "Tamam komiserim özür dilerim, özür dilerim." dedi Murat. "Mesele toprak değil, daha mühim. Helali hoş olsun kardeşime çıkan su. Onun hakkıysa onun hakkıdır. Çok daha büyük aramızdaki mesele." dedi Ali. "Bak halen daha su çıktı diyor, teneke kafalı. Su çıkmadı. Köylüler bizi kıskandı. Mesele bu. E be salak, su çıktı diyelim, sen gördün mü suyu? dedi Veli. "Bana köylüler onu da söyledi merak etme, sen bütün suyu kullanıp kuyuya beton dökmüşsün." dedi Ali. Hepimiz güldük. "Ali, köylüler seni gerçekten kandırmış galiba. Bu olay kulağa çok saçma geliyor. Hem mesele su meselesi değil dedin. Büyük mesele ne?" diye sordum. Ali kafasını öne eğdi. "Veli bana tecavüz etmiş." dedi. Hepimiz şaşırdık. Derviş Hasan cebinden tesbihini çıkartarak of çekmeye başladı "Şu fani ömrümde daha ne kadar sapkınlık göreceğim tövbe estağfirullah." dedi. "İşte bu salağın yüzünden köyde barınamadık. Bu, kasabaya gitmiş. Tapu Kadastro'da bulunan görevli memura durumu izah etmiş. Memur da bu tecavüz meselesi, inceleme için geleceğiz demiş. Bu da neyi inceleyecekleri karıştırmış, korkmuş. Köye kadar öz kardeşim bana tecavüz etti diye koşmuş. Olay büyüdü biz de kaçtık. Mesele bu." dedi Veli. Hepimiz birden "Ohhhhhh" çektik. Yemekler bitti. "Evet şimdi hediye faslına geçelim." dedi Veli. Bana mp3 player almış. Ali de kulaklık almış. Birbirlerini her şekilde tamamlıyorlardı ama farketmiyorlardı. Murat da bir poşet toprak almış. "Toprağı ne yapacağım ben?" dedim. "Elektrik verilirse toprağı vücuduna sürersin. İşe yarıyor." dedi. Teşekkür ettim. Derviş Hasan da Tesbih almış. "Çekerken beni hatırılarsın" dedi. Murat kahkaha attı. "Jop geldi gelecek Murat." dedi Derviş Hasan. "Komiserim özür dilerim, ben asla öyle demek istemedim." dedi Murat. Herkes hediyesini vermişti. Sıra Ressam Atiye hanımdaydı. "Efendim, bugüne özel bir tablo yaptım. Müsadenizle takdim etmek isterim" dedi. Resim Leonardo Da Vinci'nin Son Akşam Yemeği idi. "Teşekkür ederim, ancak siz demiştiniz ki bugüne özel bir tablo yaptım, ben siz yaptınız sanıyordum. Olsun düşünmeniz yeter." dedim. Nezaketimi kırmak istemedim. "Elin gevurunun resmini almış kendi resmim diye bize yutturacak." dedi Derviş Hasan. "Hayır efendim, rica ederim. Bu benim tablom, ben farklı bir bakış açısı getirdim." dedi. "Ne tür bir bakış açısı getirdiniz Atiye Hanım çok güzel olmuş bu arada." dedi Murat. "Efendim şöyle, resimde onüç kişi var. Ortadaki adam hariç herkes bir telaş içinde. Ben de adam mahçup oldu diye yorumladım" dedi Ressam Atiye. "Bacım, on üç kişi dediğiniz Hz isa ve on iki havarisi. Bu sanat mı şimdi?" dedi Derviş Hasan. Ankara Güzel Sanatlar Akademisi mezunu idi Hasan. Çok güzel resimler yapardı. Bir ,ar. "Efendim, ortadaki adam yemeğin sahibi ve yemeğe tuz koymayı unutmuş. Ben de tencerenin içlerine tuz koydum." dedi. Murat ayakta alkışladı. "İşte sanat bu. Sanatın ve sanatçının her daim yanındayız." dedi. Derviş Hasan hariç hepimiz ayakta alkışladık, ellerimiz kanayacaktı neredeyse.



Sinir hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Nermin Kurtalan odaya geldi. "Evet arkadaşlar, yemeğiniz bitti ise herkes beyaz ve kırmızı kutulardan hapını alsın, uyumaya gitsin." dedi.