Terle örtülmüş işçinin emeğinin

karşılığı.

Akşamları eve giden baba

Sabahları henüz gün ağarmadan

Okula giden çocuklarına sevgi toplayıp

Getirememiş yorgunluğundan.



Dikenli tellerle örülmüş düşüncemizin ufku

Kan revan içinde bileklerimiz.

Avcumuzda kuru bir ekmek,

Boğazımızda heves kalmış

Yine de

Mutlu olmayı öğrenmişiz

Anadolu’nun çorak bozkırlarında.



İstanbul’da

Bakır tenli yapraklarla sevişmişiz.

Parasızlığın tadına aşina bir gençlikten geçip

Başka başka tenlerde huzuru,

Huzursuzluğun kekremsi tadını ve

Muhalif şiirler yazmayı öğrenmişiz.



Yurdun en parlak caddelerinde ışıklar sönmüş.

Üstelik yağmur alabildiğine hızlı

Ellerimiz ceplerimizde uzun iç çekişler sonucu

Yürüyerek ve ıslanarak eve varmanın tadını hissetmişiz

Son özgür çağımızda.



Yağmurda kanat çırpan martılardan ilham alarak

Savaşmayı, yenilmeyi, ayağa kalkmayı,

Savaşa devam etmeyi öğrenmişiz

Cumartesinin gri sokaklarında.



Biz seninle;

Dikenli tellere sarmalanan hayallerin,

Kravatlı adamlardan tekme yiyen onurun,

Evsiz onca çocuğun,

Zindanlara gömülen dergi kapaklarının ve

Kömür karası ölümlerin sahibiyiz.

Senin uykun benim uykusuzluğumun sebebi şimdi.



Hürriyet savaşının sahibi sensin.

Pekâlâ;

Yağmurda kanat çırpan bir martının da kanatları

Ağırlaşmakta.

Ağırlaştıkça

Zafer yaklaşmakta.