vardır

kendi yokluğundan fışkıran

ölçüsüz uyaksız

bir şiir

gecede aylakça gezinen

bir şair


en son merdivenler ıslaktı

ve kayıp düşünce

sırlar boşalıverdi ceplerinden

yer kirli bir sarıya boyandı

uyandı sonra

keşke bu kadar içmeseydim, dedi

artık çok geçti


o akşam sen ben ve o

var mıydık?

ya da

ben sen o

küsüp gitmişti kalabalıkta kaybolup


ruhu üşüyen yaşlılar oturmuştu kapı eşiklerine

ikindi güneşine verip sırtlarını

yok muyduk?

belki sonra...

çok sonra

ömrün akşamında

ardından çöken karanlıkta

kör müydük?


ben anlamam

ben hiç anlamadım

nasıl başladı?

nasıl bitmedi?

orada işte

sivilcelerini sıkan sabah

tırnaklarını yiyen akşam

demiş miydim?

ben anlamam


o kesik ezginin

bu kadar uzayacağı hiç aklıma gelmezdi

kırılan baston

içi nemli çukur

yıldızlı gök

ansızın kopuverdi ip