Uzun zamandır kaçıyor düşüncelerim eskiz kâğıdından. Belki de hiçbir yere ait hissetmiyorlardır kendilerini, bıkmışlardır kâğıtlardan. Bıkmışlardır; günlerden, haftalardan ve sokaklardan.

Aynılar arasında farklı olmanın getirdiği uyumsuzluktan. Düşüncelerin kâğıtlara bir kez daha kazınması demek, zamanın itiyatla ördüğü duvarı bir kez daha yıkmak demekti ve yıkıntılar içinde yeniden yaşamak çok zordu. Ancak düşünceler, karşısında elvedalar olduğunda boyun eğmeye mahkûmdu. Kâğıtlar dargınlar bana, farkındayım. Çünkü yıkıntıya kadar terk ettim onları. Hâlbuki yine ben aldım elime kalemi, ben karaladım gelişigüzel ama geç kaldım. Çünkü duvarların yıkıldığını birileri gidince anladım. Duvarların yıkıldığını, yıkıldığımı anlamakta bir Eskişehir yazı kadar geç kaldım. Savaşımın sonuna geldik; ellerim kanlı ve derin yaralar aldım, bitip bitmediğini bilmediğim yolları izliyorum. Şu aralar bir parantez içindeyim, ışığım söndü ve ıslandı yaprak. Gözyaşlarım tüm duygularımı hissizliklerime taşırken içimdeki ateşi korluyor bir ayaz. Şimdiyse elvedalarım yandı ve geriye külleri kaldı. Ben yazıyorum ama sen?


09.10.21