törensel bir geçişten ibaretse

mevsim döngüsü hayatın

sonu gelmeyen ölümcül hevesle

tam ortasında alnımın

bir münzevi ibadetse

kaç baharın çiçekleri açmıştır

yılgın umutlar eşiğinde

kaç baharın gazeli humuslaşmıştır

göçmen kuşların tüyleriyle bir

bütün yağmurlu göğsümde


çiğdem köklerini katık yapıp ekmeğe

ölü bedenleri doyuramayan toprak

soğukla vedalaşacak


zamana şahittir yer ve gök

şahittir maviliklerde süzülen bulutlar

ve mezar taşlarını saran mezarlıklar

hangisine sorsan

söyleyecek olur sana

kaç mezar yerine sığacak

yaratılmış bütün kan

yaratıldığından beri zaman


mevsimlere şahittir zaman

bir isyan başlatan ilk çiçek

solmaya yüz tutan

şahittir ki

yalnız bir bahardan

ibarettir yaşam

artakalan bütün zamandan

toprakla yoğrulan âdemoğlundan


sen hiç homo erectus gördün mü

dimdik ayakta bile durabiliyor

yalnız ilkbaharında insanlığın

birdenbire ölüveriyor

zaman anlattı

toprak inanmıyor

gökse fazlasıyla kararsız


ben karışık hisler selinde

hangi tarafında olmalıyım

hayvanat bahçesi tellerinin

iki taraf ayrı zindan değil mi ki

onlar direndiğinde boyları

savan çayırlarını bile aşıyor

fakat mahpusluk cezaları


şimdi ben bir ayaklansam

bir kavgaya karışsam

bütün varoluşum ve ben

intikam hevesimi alsam

ölüm döngüsüne evrilmekten


-hapisten mi korkacağım-


ben çok güzel ayaklanırım

şimdi ben bir ayaklansam

gökdelenlerden uzun olmalıyım

uzun baharlara hapsolmakla

cezalandırılmalıyım


inanın bu güneşli günler son vaktidir

sondan ikinci baharımızın