Toprak sabırsız bir alacaklı gibi

Kapısını aşındırır bulutun

Hasret,gözlerimin kapısında öyle

Can içim, sevdam

Gideni kalanı ömrümün

Senin hesabını veremiyorum kendime

Bir felaket kopsa

Koşar sana sığınırdı yüreğim

Bir sevinç duysam ne vakit

Sanki yanı başımdasın

Nasıl ki meyve olur toprağa düşen su

Bir anne yavrusunu görende memesi nasıl süt olur

Nasıl ki ağzı sevecen açılır bebeğin

Gözleri derin şefkate çalar annenin

Kollarına asılı beben olayım

Esirgeme sıcağını benden

Düşsün toprağıma bir zerren

Kurur kalırım yoksa

Gün hesabı tutulan mesafeler

Denizaşırı seyahatler engel değil

İçindeyim biliyorum kalbinin

İnkâr etme ölürüm

Böylesi şartlarda yaşıyorsam umudumdandır

Bilincimin keskin tespiti

Doğamın ince sezisi

Gözlerin diyorum şu iki yıldıza

Öyle uzaktan ve manası derin

Başka ne denir onlara

Gözlerin onlar senin

Bakma öyle uzaktan dalgın

Bakma ölürüm yalanım yok!

Bir iç çekmeyle başlıyorum güne

Gün mü sonra geçen

Gece mi çeken beni içine

Sana gelirim diye çıkıyorum yollara

Sonra düşüyorum bir bilinmezin peşine

Sıcak sarılmalarından düşüyorum soğuk yabancılığına

Yani sen kara çaldıkça hatırama

Ardına takılı gölgen oluyorum utanmazca

İçimin karası yetmezmiş gibi

Geceleri sevmeye başlıyorum

Yapraklar gibi rüzgâra asi oluyorum

Sonbahara değin savaşıyorum

Düşeceksem senin kışına düşeyim diye

Başka nasıl bir son kabul görür

Hangi ihtimal muhtemel olur bilmiyorum

Sevdam can içim

Ta içi çemberimin

Dönüp dolaşıp sana varmak umudum

Kısır döngüm

Sonsuz çevrele beni