tüm saatler yanlış, bütün zamanlar eski

yarına uzak, sonsuza yakın, öyle bir andayız ki


yıldızlar vardı dün gece ve hatta dünden önce

kanla karışıktı dün gece ve ondan önce yağmurlar

kırmızı asfalt, kırmızı gözler, boynun boynumdan ince

yıldız bizden yıldızı gizler, hayat hayatı sorgular


bala batırılmış plastik bir emzik gibi artık zaman 

ve öyle yaşıyoruz ki biz, haftanın yedi günü pazar 

bir evdeyiz ikimiz, kapısı kırık ve perdesiz

hiçten gelip sonsuza gider, içinde esen bir rüzgar


evcil rüzgarımızın boynunda bir yurtsuzluk kolyesi

kalan zamanımızın elinde altından bir zar

bundan önce de yazıldı sonsuzluk sonesi

yarın ve ötesinde de elbet biri yazar


“yarın ne kadar uzun” dedim, yarına yaklaşırken gün

kalan zamanımız fısıldadı: sonsuzluk ve bir gün