Yok saydığın her şeye tüm zenginliğini verir gibi

Umutsuz bir peygamberin

mucize vaat etmesi gibi

Kanatlarını hissedemeyen bir kuşun

uzaklara dalgın dalgın bakması gibi 

yani sonu belliydi her şeyin.


Dilinde küflenmiş sözcükler

gün ışığına çıkmayınca

Gözlerin eski zamanlardan kalma

bir tersane görüntüsü

İçinde binlerce yıllık rotası şaşmış gemiler 

Ve ellerin

haritası olmayan bir dünya 

yani sonu belliydi her şeyin.


Yağmurlu bir günde dikmiştim ilk çiçeğimi

Suyu kutsal, toprağı tenin gibi davetkârdı 

Şimdi betona kesmiş eski bahçeler kalan bana

Çiçekçi önünde toprak aramam bundandı

yani sonu belliydi her şeyin


Yok saydığın her şeye inanmak gibi

Umutsuz bir peygambere tapmak gibi 

Kanadı kırık bir kuşun

dört mevsim uzaklara aşkı gibiydin

yani sonu belliydi her şeyin.