-İlla bitecek mi?

Bütün iyiye olan inançlar gerçek mi? Soruyorum sana. Hayaller gün doğana kadar gerçek bence. Ne zaman ki uyandın, işte o zaman sadece hayat gerçek. İster izin günün olsun ister kalkıp işe git. Sadece uyanınca hayat gerçeğiyle var. Evet! Her güzel şey bitecek ve ne yazık ki bu, sepetteki çamaşırlarını yıkamanın gerekliliği kadar gerçek.

Hayat, seneler gibi... Mevsimleri var ama rutinleri yok. Hayat hep küresel bir ısınmada gibi... Hangi zaman yağmur yağacak hangi zaman ne olacak belli değil. Aynı, sabaha çıkıp çıkamayacağın gibi...


-Neden bu kadar süslü konuşursun sen? Edebiyat yapmaya ne gerek?

Dilim böyle benim. Dokunma! Soruları soran bir kadın bile yokken bak satırlarla kapışıyorum sırf kafamda biraz ses olsun diye...


-Bir kadın illa gerek mi bir erkeğin yanına?

Bilmem... Herkesin bir mayası var. Benim mayam da sevgi, bittabi o sevgiye de sığınacak bir yere ihtiyaç var. Çok sordum kendime. "Ailene duyduğun sevgi yetmiyor mu sana e be arsız adam?" diye. Cevabı biraz zaman sonra fark ettim. Hiç konuşamadıklarımız var. Hiç anlatamadıklarımız. Bunlar hiçbir zaman anlatılamayacaklar. Sevgiliye bile! Öz benlik mağaramızın en dibindeki pişmanlıklar. Ders aldığımız gerçek acılı kısımlar. Tekrar içine düşmek istemediğimiz pozisyonlar...

Bu yüzden bir kadın gerek bir adama. İyi biri olmak için. Bunu kendine parlayan gözlerden duymak için. Dizine yatıp biraz nefes almak için. Uykunu ona güvenmek için. Yanında çok fazla çocuk gibi bakmak için. İnsanın günün içindeki binbir kimliğinden sıyrılıp kendisi olabilmesi için.


(Yazar burada Pilli Bebek - Bak şarkısını açar. Zihninde bir mısra yankılanır: "Parıldayıp duran insanlara bak..." Nasıl da güzel bir isyandır. Küfür olmadan kendini yargılayıp herkesi rahat bırakarak...)


-Acı olacak ama o bile biter değil mi?

Biter. Yağmur gelir. Boran olur. Biter.


-Sonra?

Çamaşırları yıkarsın. Anılarını eksiltmek için bulaşıkları yıkar, her sünger darbesinde sen de biraz değişir ve gelişirsin. Sonra yine bir çift göz çıkar karşına baştan başlarsın, sonra yine çamaşırlar ve bulaşık süngeri...


(Şarkı sanki zamanını biliyor gibi listeden değişir. Pilli Bebek - Olsun...)


-Ne isterdin bu gönül işlerinden en çok?

Ne olacaksa olsundu. Döngüler kendini kursundu. Yalnız bir kere be! Bir kerecik! Ben hayran olup ilk adımı atan olmasaydım. Birinin de gönlü bana düşeydi. Ansızın bir gün gelip birisi "Ben seni sevdim." deseydi. Ne olurdu sanki? Tavus kuşu gibi yeteneklerimi sergilemeden gelseydi biri. Kendiliğinden olsun bir kere çok isterdim.


Yalnız...


O da biterdi.


(Şarkı yeniden bağırır: "Hayaller İçinden Gün Görmeye Bak!" O sırada yazar yarın işe gideceğini hatırlar ve kalkıp askıdaki formalarını katlayıp buruk bir sırıtma ile gerçeğe dalar... Şafak bile görünmeden.)