Kendinize doğru soruları soruyor musunuz? 

Hakikaten kendinizle aranız nasıl? Ucunu tutamamaya başladığımız yaş'la beraber bir şeylere geç mi kaldım hissiyatı içten içe sizi de kemiriyor mu? His'in yaşı olur mu? Hislerimiz de bizimle beraber yaş alıyor mudur ? Ben yaşlanınca hislerim de yaşlanır mı mesela? "Yaşımla beraber heyecanımın dozu da zamanla azaldı" gibi bir tespiti kendim için yapıyorsam bu sorularla zaman kaybediyorum sanırım. Duruldum. Kelimenin tam anlamıyla du rul dum. Hayat ve insanlar üzerine kafa yora yora ve tabii ki yaşaya yaşaya gerçeklerin daha çok farkına varıp her şeyin iç yüzünü görmeye başladıkça pembe gözlükleriniz saydamlaşıveriyor. Gençken heyecanınız daha sahte -kusura bakmayın öyle- ve daha abartılı oluyor. Yaş beraber gerçeklik yükleniyor sisteminize. Haliyle sizle beraber yaş almayıp genç kalmaya inat eden dostlarınızın sohbetleri de keyif vermemeye başlıyor. Bitse de gitsek ya da amaan ne çekeceğim gibi bir moda girdiğinizden, zamanla etrafınızdaki dost popülasyonunda ciddi bir ayıklama yapmak için kendinizi son derece istekli buluyorsunuz. Başkalarını çözmeye başladığınız için değil kendinizi tanımaya başladığınız için bu durum bu şekilde gerçekleşiyor. Aman sakin olun. "Ben buyum ya da aa bak ben böyleymişim" gibi belirli bir tanımı kendiniz için asla yapamıyorsunuz. Çünkü siz fark etseniz de fark etmeseniz de hayat kendinizi sürekli bir tanıma serüveni. Her zaman bir değişim içerisindeyiz her ne kadar bazı durumlar için sınırlarımız net olsa da değişim içerisindeki hallerimize aşina değiliz. Sadece durumlar değil her insanla da kendimizi daha çok tanırız çünkü karşımızdaki de en az bizim kadar farklı. Bize hangi halimizi yansıtacağı ya da bizde neleri fark ettireceği oldukça heyecanlı bir durum aslında. Yeni bir insanı hayatınıza buyur ederken aslında kendinizin farklı bir halinin gireceğini unutmayın. Her insan her insan için. Biz birbirimize hallerimizi yansıtmak için varız. Fark et yeter ki! Böyle düşündüğümden olsa gerek yeni bir insan veya farklı bir durum tatlı bir heyecan oluşturur bende. İçimde zıplaya zıplaya "hadi bana farklı bir ben'i göster" diye bağıran ve sanırım hiç yaş almayan genç bir kızın duygusunu saklamamsa zor olur çoğu zaman. Benim gibi kendine bu kadar kafa yoran bir insansanız şunu da fark ederseniz ki kendinizle ilgili bazı durumlar kara delikten farksızdır. "Ben gerçekte bu hayatta ne yapmak istiyorum?" sorusu en baş belası olan sorulardan biridir. Kiminin bir zaman sorgulayıp çok kurcalamadan hemen üstünü kapattığı, kimininse bin tane uğraşla deneye yanıla anlamaya çalıştığı, kimi şanslılarınsa çabucak cevabını bulup tutkuyla sarıldığı -olsa gerek- meşhur soru... Peki ortalığı karıştırmak adına; istiyorum diye nihayetinde karar kıldıklarımız, yaşla beraber bir an önce karar vermem telaşıyla mı belirlenen isteklerimiz? Yoksa yapılması en uygun en doğru diye karar kıldıklarımız mı? Ya öyleyse! "Aman yaşa gitsin işte" diyenler bir susar mısınız dümdüz yaşayamamak da bizim tutkumuz...