Bir evin bacasından çıkıp kendini bulut sanan bir duman parçası,

Milyonlarca yıldızın arasında yalnız bir ay,

Bir pencere kenarında, duman olduğundan habersiz buluttan hayalperest, gökte aydan bile yalnız insan.


Hava yağmurlu, yağmurlu olmasa yanağımdaki bu ıslaklık nasıl açıklanırdı başka? Yağmur değilse bu, neden bulanık sokak lambasından çıkan ışık?


Söylesene be şair, bacadan çıkan neden bir bulut olamaz? En parlağı iken ay, neden yalnızdır koca gökyüzünde?


Söylesene sensizlik ile yalnızlık aynı mıdır? Yalnızlık ile ölüm arasındaki fark nedir?

Sensiz ölsem ne fark eder?

Yalnızım ölsem kim fark eder?


Söyle şair, seninle olduğum mutlu hayallerde şimdi neden yalnızım?

Söylerken ben eşlik ettiğin şarkılar, şimdi neden bir ses eksik?


-Ah şair, bilsen yokluğunda okuduğum bütün şiirler haram, söylediğim bütün şarkılar eksik-


Kalbimin dört odasına astığın mutlu tablonun yerinde

Paltosu sağlam, ruhu delik yalnızlığın karanlığı var artık.


Söyle şair, anlat; bilirsin sen sevilmek nedir. Bilirsin sevgi nedir. Bilirsin iyi olan şeyleri.

Sen ışık, ben karanlığım şair.


Dört odaya yayılmış ışığında bir kitabın sayfaları bile okunamaz şimdilerde.

Son kez parla, ışığında ölsün karanlığım.

Ya da söndür kendini, karanlığın karanlığıma karışsın.