bir veba yayılır aynadaki yaradan eski yansımalara

yakın değildir hiçbir geçmiş zaman uzaklığına

unutmuştun soğuğu,  ayaklarını gıdıklarken sıcak kum 

basmaya ürkek yürümeye hevesli kalmış olsan da 

tutulmuştu nutku körpe heyecanı yüzüme vuran hecelerin

anladım provaymış elimle inkar çizmelerim

ayıp olur ya. yazık olur çizgilerden ibaret dersem adların senin

ya da bir umursamazlıktan çıkıverir 

şiiii çok ayıp 



örtünürsün kat be kat ince şifon giz bulur bulanıklığın

kazanmazsın ya kaybetmiş de sayılmazsın omzunu öpersem 

öptüm 

uzağım,  sana baka baka yazıyorum harfleri bu yüzden

baka baka harflerden heceler doğuruyorum 

kımıltı

bu kaçıncı

tamam sana, tamam, tamam doğuyorum 

bana katıl eskisi gibi bilmediğim, o?

yazgı deyip gözüme perde düşüren ıslaklığınla katıl 

benim bazen gözüme tanrısal tozlar kaçar



kaç beyaz soluğu ezmeliyim esmerliğimde duyman için sesimi 

daha mı çok yenilmeliyim 

benim bazen etime iğneler batar

yeniden meydan okumalı mıyım korkudan ettiğim şükürlerime 

diyorum ki iyi ol. suyuna git. öv onu. diz çök, dizlerin kim ki senin 

en nihayetinde su katılmış ölüm süslü bir şey değil misin 

hıhı hiçsin



başına buyruk dilime adını çizdim kanlı yutuyorum sesimi

Duymuyorsun, demek unutmuştun

bu yüzden iç avuçlarım itirafa gönüllü sevinç avlarında 

pusuda 

göğün dünyaya bıraktığı son aydan kurtardığım ışıkla tutacağım ayak bileklerini 

acıtmak için kum tanelerini 

diyorum ki kötü ol. meydan oku. kızsın 

sonunda avun şuncacık çıtırtılarla ve etin acısın

acıyla hisset 

oh be şükür korkularıma da



böylece güvertelerimde yalın ayak gezen yağmur ıslatsın yüzümü

vur yüzüme yüzüme geniş bir avluya bıraktığım kordonu düşmemiş hayallerimi

“istedin evet. sen istedin” de bana 

“al sana acı, al sana etine batacak bir iğne daha”

tükürmeden yutarım kanımı mühim değil 

demem o, açılsa da bir kapı kapansa da bir kapı yani bir kapı.

istiyorum.

içten içe omzunu öptüğüm her gece küçücüğüm bak vallahi bir bok da değilim

lütfen omzunu uzatır mısın 



zamanında demiri demirle dövdün, eğittin, bilinçlendi benim için 

demiri dilimle dövdüm senin için 

hayrım mı dokundu sana sanki 

gel gör.

ciddiye alıp işitir mi kulağın bu şamatayı 

bakarsın kulağın tanrısaldır ve duyuverir 

kulağın var mı senin 



demem o, seni severken senin de beni kordonumdan dolayı sevdiğin söylenir 

sulh giyiniyorum sana, tövbe çekiyorum 

kemiksizsem soğuksam karşında 

şaşırt etinle ve sıcaklığınla 

kızıl yıkımlar zaman kırıkları paslı bir şey hatırına; 

acıklı öyküler eksik cümleler devrik kalanlar

nizami doğumlar ağrıyan dişler ve tamamlanamayan arzular 

gocunsun, onlar da kırılsın biraz 

lütfen omzunu uzatır mısın 



hadi durma bir şeyler yap 

kışkırt omzunu 

doğruları dikili tuttuğun dudağını arala 

kireç tozu mermer kokusuna metalik tatlar bulaşsın ve dağınık kalsın 

dilsiz heykeller taşla sancılarımız için 

sözü geçen bir şey doğumlar 

benim kemiksizliğim kıvrılırken boşluğunda 

artık korkmuyorum ardına yaralı diller bırakmandan