Bilgiyi, bilgeliği ve bana yarayacak olan "o" şeyi, benden daha çok bildiğini düşündüğüm bilgili, kültürlü (bla bla bla) birçok insandan alabileceğimi düşünüp kendimden ödün verdim. Sonra, gerçekten hiç ama hiç, alakası dahi olmayan, benim görüşümle alabileceğim bir şey olmadığını düşüneceğim "sıradan" bir insandan mükemmel bir bilgelik dersi aldım. Bana bunun her yerden alınabileceğini, nereden ne zaman geleceğinin belli olmadığını, her bilgi birikimi olana "yüce" gözüyle bakmamam gerektiğini, "sıradan" bulduğum kişilerin büyük bir bilgelik barındırdığını gösterdi. Bana, ihtiyacım olan şeyi o sıradan insan verdi. Düşünceler içinde kıvranırken ben, bana o cevabı hiç ummadığım yerden getirdi hayat ve bir şey daha öğrendim. 

"Öğrendim dediğim şeyi tekrar öğrenebileceğimi öğrendim."

İçinizi öpün.


Hiçbir şeyin sebepsiz olmadığını muhtemelen daha önce duymuşsunuzdur. Yalnız bu durum öyle gizli ve öyle saklı ki, bazen içindeyken anlaması oldukça güç. Yine o durumun sadece sizinle alakalı olduğunu bilin, değil gibi gözükse bile muhtemelen oradan bir kazancınız olacak. Aldım diyeceksiniz ve belki ileride yine benim gibi unutacaksınız aldığınızı. Bazı konuların, düşüncelerin farkına varmış olmak, onu bir daha yapmayacağınız anlamını taşımıyor. Özellikle de bir daha yapmayacağınız gibi bir yanılsamaya kapılırsanız, ben oldum dediğiniz zamanlardan sonra, muhtemelen karşınıza alakasız bir zamanda çıkıp size ben buradayım diyecek çünkü düşüşü kabul etmemiş olacaksınız içinizde. Farkına varmak da bir o kadar yanılsamaya sürüklüyor keza. Nasılsa farkına vardınız ve bir daha o hisle karşılaşmayacaksınız sanıyorsunuz. 

Herkesi kalıplara soktuğumuz o ince çizgide, kendimizi kalıplara sokuyoruz. Hayatım boyunca kim olduğumu düşünüp durdum, hâlâ da düşünürken bulurum kendimi fakat bu o kadar saçma ki! Bu bir kalıp! Bu bir sınır! Düş, kalk, yapıştırma ve yakıştırma! 

Bana kendimi anlatmamı söylediklerinde, sorduklarında hep nefret ettim. Hiçbir kalıba giremiyor oluşumun karmaşıklığında, içimde girmeye çalıştığım tüm kalıpların bana verdiği eziyeti anlatmam mümkün değil. Belki bu da yarın değişir. Yani en azından size bu konuda tam da şu an şunu söyleyebilirim ki, "kendini bulmak" dedikleri şey kalıplara sürükledi beni. Hani şu içeriğini bir sır gibi sakladıkları spiritüel alan var ya... Kurulan o cümleler, çıkmaz sokakların ta kendisi. Kalıpların efendisi! Sadece daha az acı çekmek istiyorsanız hiçbir bilgiye, hiçbir insana ve hiçbir şeye sıkı sıkıya bağlanıp kalmamanız. Bak, acı bitecek demiyorum, dikkatinizi çekerim, azalacak diyorum sadece. Pembe panjur hayallerine kapılmayın benim gibi aman ha! Ki ben gerçekçi bir insan olduğumu da ZANNEDERDİM. Debelenecekseniz izin verin kendinize yahu! Debelenmenin de tadını çıkarın, sonra zaten çıkacaksınız oradan çünkü daha önce birçok kez çıktınız. 

Şu spiritüel kitaplarda, internetteki paylaşımlarda dikkat etmenizi önerebileceğim bir şey daha var; yok efendim "üstatlar böyledir, şöyle tepki verirler, seçilmiş kişi misiniz, yükseldiğinizi nasıl anlarsınız, yükselişte neler olur" gibi gibi saçma sapan yönlendirmelere kapılıp gitmemeniz. Bunların çoğu, sizin olduğunuz kişiden ziyade olmayı arzuladığınız egoyu beslemeye yarar sadece. "A evet bu bende de oluyor!" cümlesini kurarken içinizden, oralarda egonuzu besliyorsunuz. Yani çoğu bunu yapmaya çalışıyor açıkçası, farkında da değiller büyük ihtimalle. Önce kendinizi büyük bir merakla küçük hissederken, sonra da büyük bir merakla kendi değerinizi yukarı çıkarır ve kendinizi özel görmek isterken sizinle bunları paylaşanlara, daha önce hiç bulamadığınız değerinizle onlara sarılıyorsunuz. İyi bir analiz yapmak gerekiyor. Size kendinizi özel hissettirirlerken sizi kalıba soktuklarını anlamanız güç. Oysa olduğunuz halinizle zaten gayet tatlısınız ve zaten öğreneceksiniz. En azından ben öğrenme diye bir şeyin sonu olmadığı tekrar hatırladım. 

Yok efendim neymiş, "üstat olanlar boş muhabbetlere gelemiyorlarmış." Yok efendim neymiş, "yükselişte iseniz daha az öfkeleniyormuşsunuz, daha anlayışlı oluyormuşsunuz, boş muhabbetler sarmıyormuş" falan filan. Bunun gibi nicesi. Size cenneti vadedenlerden tek farkı, onu reel yaşamda vadediyor olmaları. Aslında o kadar kendimizi sevmiyor ve kabul etmiyoruz ki birileri önce bizim değerli hissetmemizi sağlayacak, sonra da biraz daha farklı bir kalıba girmemize olanak sağlayacak. Ayrıca herkes kendisinin üstadıdır. Dönüp dolaşırken, öfkenizden ya da mutsuzluğunuzdan kurtulmaya çalışırken size başka bir çemberde hayal alemi çiziyorlar. Hayal kötü değildir. Yanlış anlaşılmasın fakat hayalin de size ait olması gerekiyor, başkası verdiğinde ancak belli süre oyalanırsınız onunla. 


Sadece sizin kendinize kim olduğunuzu söylemeye hakkı var.