Amok koşusu manevi anlamda bir his yoğunluğu peşinde sürüklenip gitmekti, akıntıya karşı yenileceğini bile bile ölü bedenin kıyıya vurmasını beklemekti. Dünyaya karşı, dünyevi olana karşı yabancılaşmak elbette hastalık getirirdi... Böyle söyleniyordu kitapta. Çoğunluğun zıttı durumda olan hasta mıydı ya da iyileşen, fark eden nadir insanlardan mıydı bilinmez. Önemi olmadığını söylüyordu doktor. İnsanın son insanca hakkı da dilediği gibi ölmektir, diyordu. Dışarıdan yardım gelmesine müsaade etmeden ya da vazgeçmeye mahal vermeden kutsal inanışın peşinde giderken şüpheye dahi yer vermekten korkmaktı. Ve öyle kör bir inanış öyle bir sürüklenişti ki nefes almasa da üstünden atamadığı sorumluluğun, bir ölünün peşinden gitmişti. Sonsuz minnetle, sonsuz iç huzuru kısa bir an da olsa derin sularda buluşmuştu. Ve kimseler bu yazgıyı ne görmüş ne duymuştu.