"omuzlarına yansımış tanrının ataleti

kendini delicesine suçlayıp

sabahında nasıl beraat ettin?”


karakteristik devrimin sonucudur

uykusuzluk, göz çukurlarında gömülüdür

dünden bir avuç kaos ile

bugüne getiren bu düzen,

gördüğün bu duvar

stonehenge kadar sağlam

kilometre taşlarımdan örülüdür


şimdi zihnim bir kuşatılmış mekandır

cidarlarında kapalı alan korkusu hakim

sanki baskın yemişim;

gücüme gidiyor kaba sözler ordusu lakin

beni en çok sen yatıştırdın

kalbimi avuçlarına alıp


sen bu dünyadan değilsin.


ömrümün üçte biri geceleri uyuduğuna pişman

bunu birdenbire anlamamsa tatsız.

artık rüyalarım geçmişten bir fragman

artık fotoğraflarına baksam da şimdiki seni tanımam

bıyık altı gülen keskin bakışlı halin

yürüyüşün en büyük eşkâlin

tıpkı bistroda yabancı sanıp

laf atan alman


sen daha güzelsin.


eğer yapabilirsen bir kere öp ve

beni sonsuzluğun uykusuna yatır

başka kimseye böylesine veto hakkı tanımam

eşiği şarabının algılarımı kanatır

söz bir yudum daha aramam


deryalarında bir tekne olsam;

celbim gelse boğulsam

kulaklarına batırsam gelişigüzel birkaç kompliman

nafile, tarumar edili sığınmak istediğim liman