Bu kadarı çok fazla

İçinde kaybolduğum seramik labirent

Kıpırdadıkça dağılıyor etlerim,

Ayakta kalabilmiş birkaç dinozor var ve birkaç kavruk kent.

Piksel piksel dökülüyorum,

Aslında bakarsan muteber bir enerji birikiminden başka bir şey değilim.

Bir hayvan var içimde,

Güler yüzlü, 

İlkel, 

Habis.

Kaderine hükmeden adam olmak kolay değil, 

Devam et,

Herkes olamaz,

İnsanoğlu suç işlemeden duramaz.

Suçluya göre suç diye bir şey olamaz.

Milyarlarca et yığını arasından çıkmış bir peygamber değilim.

Yaratılışın ilk duruşmasındaki gizli tanığım,

Metalaşmış mezarlara kahramanlık senaryoları kazanım,

Hadi çatalım,

Doğru denilen yaşamaya zaten karşıyım,

Yanlış bilinen yaşamaya tapanım.

Ben Niks'in yırtılmış vajinasından akan kana karışmış erken erekte katranıyım. 

Panoptikon ana akımın asayişini bozanım,

Mekanik kornealarına kafa atanım,

Biliyorum, 

Özür dilerim, 

Rezalet bir hezimet,

Haymatlos böcekler kovalamaktan yoruldum altında derimin,

Ancak kuralları ben koymadım, oyun böyle güzelim.

Aslında sen de sineklerin tanrının kanına akıttığı mikrobiyotik tahakkümün eserisin,

Özel değilsin,

Biraz strese girmelisin.

Namıdiğer geceye elebaşı olup sabahına tabutsuz çıkacak olan basit bir teröristsin.


...


Sanki ne anlıyorum?


Samanyolunda bir kedi gübresinde yuvarlanırken, tanrının tadını beğenmeyip kenara attığı lolipopunda palazlanmış pislik kadar değer biçsek kendimize daha adil bir seleksiyon olmaz mıydık?


Gençlik güneşe diklenmek bal mumundan suratla,

Biliyorum kartlaşıcak zamanla kanımdaki pıhtılanma.

Delirmek kazulet boşlukta depar,

Ellerinde robot fotoğrafım var.

Unutma,

Ben bu hiçlik uğruna her şeyi göze aldım. 

Çekil yolumdan,

Utanma,

O eski bir şey.

Sen devam et,

Ahlaksızlık güller üzerinde diken karnavalı.

Doğudaki amfibi yaratığın erdemi, batıda ciğeri patlak bir mülteci kederi.

Yani senin kendi primitif gerçeklerin, ispinozun kompliman kur sesleri gibi adamım.

Sana diyorum oğlum Midas,

Bir daha dinle söylediklerimi,

Sistemin tazyikli enstrümanlarının ensesine tükürüp,

170 bpm bir kadının çatlayan yaşam hücresinden sökülüp,

Prospektüs okumadan geçen bir hayattan geldim.

Levazım birkaç suntalı yatak,

Ve neme lazım, olmalı yanımda yine birkaç şişe şarap ve birkaç klişe kitap.


De sade mezarlığı,

Bile bile taptığım şey.

Tata mazbatası,

Seve seve yaptığım ney?


Yani şu dünya olağanüstü bir aşkın eseri,

Bunca acının başka bir anlamı olabilir mi?

Tanrı bu aşkın saplantılı serserisi,

Nefreti öyle büyük ki, aşkı için cehennemi masumlarla dolduruyor.

Çünkü aşk yakar,

Ateşten olmuş şeytanı yaktığı gibi.