sessizliğe bürünen pınarların ardında,

ellerinle yeşillenen kurak şiirler

gökyüzünün penceresine yuva kuran serçeler var.

bütün karanlığı yalanlar gibi

teninde doğar tüm aydınlıklar

yani bütün bu masallar ve

hiçliğin iç çekişi

uçurumdan düşerken

boşluklar kelimelere dönüşür.


solgun duran masadaki çiçekler

belki inanmaz bu olanlara

ama

tam avuçlarına kazdım bu toprağı.

aynalardan kaçışın da

belki de bu yüzdendir.

ne kadar uzak dursan da aynalardan

şu kırıklar göğsünle bir


kesik damarlarımda paslanan

ölümün,

ölmeyi yeneceğini

bir ölüden öğrendim.

kuzgunların sesleri artık çok uzakta

bir hayat var yanımda

dokunuşlarınla;

taze fidenin suya özlemi gibi,

yüzümde yaşam bulmaya hasretim.


bedenin uçurumun

nefeslerin kesik bir intihar

bu çiçekler artık göğsümüze sığmaz