Asuman'ın anlattığına göre keşmekeş yaşıyormuş oğlu.

Gece geç saatlere kadar dışarlarda takılıyormuş.

Babasının vefatından sonra bir daha toparlayamamış kendisini zaten.

Uzun süren devamlı bir devamsızlıktan iş akdinin son bulmasına sebep olmuştu son olaylar.

Ne kadar küçük büfe sahibi Şamil Bey'le kıymetli eşi Muhafize teyzeye yardım etmesi için rica etse de oğluna iş bulması için gayretler olumlu sonuç vermemişti.

Aslında o süreç içinde birkaç olumlu sonuç ile karşılaşmıştı ama Mümtaz işe gitmek istemiyordu.

Asuman'ın istediği ise oğlunun kafasının biraz daha meşgul olması ve bu gelişen olaylar üzerine çok fazla düşünmemesi. Hem geçimi sağlanacak olan bir ev vardı ve kocasının ardında bıraktığı borçlar tek başına bitecek gibi değildi.

Klişe haline gelmiş o kira, faturalar, kredi borçları.

Ah Asuman ne güzel söylemişti o gün o cümleyi

- Ölen birinin o ağır acısı bir hafta sürer. Ondan sonra yaptığı borçlar dökülür ortaya. Arkasında kimse kalmamışsa tertemiz gider ama varsa eğer, özlem ve ağlayışlar yerini sitemlere sonrada öfkeye bırakır.

Kocasının ölümünün ikinci ayında sitemler bitmiş Asuman'ın içinde ve öfke başlamıştı.


16 yaşında evlenen Asuman 34 yaşında kocasını kaybetmiş beraberinde gelen problemler arasında sıkışmış ve kendini bir türlü çıkarmamış o müzmin karanlıktan.



Aslında Asuman ile tanışmamız, o müzmin karanlıktan sıyrılmaya çalışıp, her akşam üstü penceresinden apartman önünden geçen yolu izlerken başlamıştı.

Her gün aynı saatlerde yolu izlemek için pencereye çıkıyor onlarca sigara içiyor, uzun süren bekleyişten sonrada pencereyi kapatıp perdeyi çekip içeri geçiyordu. O akşam yine yorgun bir şekilde işten eve geldim. Hizmet sektöründe sadece hizmet etmezsiniz, belirli bir miktarda hizmet anlayışını kabul ettiğiniz o insanların zamanla kafa yapılarına, düşünce tarzlarına, böyle insanlar gerçekten var mı dediğiniz kişilerle aynı yerde gününüzü devam ettirmeye başlarsınız ve bu devamlılık içinizde her gün farklı tonda bir bezmişlik yaratsa da sonraki günün farklılık umuduyla bir önceki akşam yorgunluğundan eser kalmadan devam edersiniz çalışmaya.


Yorgunluk kahvesi yapıp balkona çıkıp ayaklarımı uzatıp the Eagles'ten desperado şarkısını açıp sigaramı içiyordum. Karşı komşum Asuman yine pencereye çıkmış dışarıyı izliyordu. Şarkının sesini biraz açıp duymasını sağlayacak şekilde telefonu mermerin üstüne koyup göz ucuyla yolu izleyişine eşlik ediyordum. Sigarasını yakıp şarkıya eşlik etmeye başlamıştı. Eşlik etmek dediğimse, başını sallıyordu sadece. Yavaş yavaş beyazlayan saçları, beyazlıkta değil aslında, koyu gri rengine dönüşen saçlarının bir tutamı tokasından ayrılıp sağ gözlerini işgal ediyordu...