Şafağın sekizinde uyandılar. Ellerinde üç zamanlı cihaz, alarmlar kapatıldı. Uçmak varken gökyüzüne, karışmak varken sonsuzluğa, yüzlerini yıkadılar. Pişman değillerdi, mutluydular. Mahmurluğun son raddelerinde fatura günlerinin yaklaştığını düşündüler. Suni hayatın getirilerini ne güzel de omuzlamışlardı öyle. Bir işleri vardı, aşkları, arkadaşları vardı. Ve hepsinden mühim olanı önemliydiler. İşte böyle ilerliyordu "suni hayat". Anlamsız kahkahalar, giderilmeyen ihtiyaçlar, okunan romanlar ve şapşal sevgililer arasında bir döngüydü...