Işıklar söndü. 

Kapalı gözlerinin, kilitlenmiş dudaklarının üzerinden

bir ay yükseldi odanın içine

şavkı sadece yüzüne vuran.

Bir ay yükseldi ve çakılı kaldı 

saçlarının bir parmak üzerinde.


Sustuklarımızı tekrar ettik her gece,

uzanıp yatağa

alıp ellerimizi boynumuzun sıcaklığına

uyuyor numarası yaptık geceye

sustuklarımızı tekrar ede ede… 


Dışarda fırtına var.

Ağaçların yaprakları doluyor

korkulukların açık yerlerine.

Yırtılmış sinekliklerden soğuk hava doluyor içeriye. 

Yaprakların rüzgârın eşliğinde 

dağınık savruluşunu düşünüyorum

uçuk renkli deneyimlerin yaslı toplantı”larından* 

arda kalan bilgilerin soğukluğuyla. 


Soğutulmuş bilgilerin pencerelerinden 

itibarsızlaştırılmış deneyimlerin gölgesinden

boşa gitmiş cesaretlerin ezikliğinden söz açıyoruz kendimize. 

Her birinin altı suskunluğumuzla bir kez daha çiziliyor, bir kez daha 

tekrar ediyor kendi kendine. 

İnandıklarımız kalıyor

uyku dolu gözlerimize. 

İnanıp, eyleyemediklerimiz. 


Işıklar söndü. 

Gecenin ağırlığı çöktü beynimize. 

Muhtemel yenilgilerin,

tırpanlanamayan hırsların, 

bilenemeyen geleceğin pençesi

yırttı yüreklerimizi. 


Işıklar söndü.

Fırtına dindi. 

Suskunluk sustu ve

sen uykuya daldın.

*: Füruğ Ferruhzad