Çeşitli kitaplar okudum. Kişisel gelişim kitapları, eğlenceli kitaplar, tarihi romanlar. Biraz yoga yaptım, biraz meditasyon. İşlerde çalıştım. Ruhumun hapsedildiği, konforlu ofislerde bulundum. Karakterime hakaretler yağdıran patronlara çay kahve götürdüm. Bütün iyi niyetimi tükürdüm içlerine. Az zamanda çok çok yoruldum. Daha büyük kararlar almak, daha büyük depresyonlar yaşamama sebep oldu. Kafamda, beni değersiz, yetersiz hissettiren sesler susmuyordu. İçimde, kendimi sürekli eleştiriyordum. Zihnimi durduramıyordum, bir yer hariç hep konuşuyordu. 'Meditasyon'

Meditasyon yaparken kısa da olsa belli bir süre boyunca zihnimi durdurabiliyordum. Zihnim de memnundu aslında. Gönüllü bir şekilde susuyor gibiydi. Bunu günlük hayata taşıyabileceğimi bilmiyordum.


Bir gün yine zihnim " o öyle, şu şöyle, sen berbatsın" minvalindeki cümlelerini sıralıyordu, ben de ona cevap veriyordum. Cevap vermek onu daha da coşturuyordu. Zihnimdeki kalabalık seslerden öyle yoruldum ki şöyle düşündüm "ölünce zihnim sustuğu için mutlu olacağım". Ancak ölünce bu cehennemden kurtulabilirim diye düşünüyordum.


O dönem meditasyona yeniden başlamıştım. Fakat bir beklentim yoktu. Bezgin ve yorulmuştum adeta aşınmış bir lastik gibi hissediyordum kendimi, oradan oraya savruluyordum. Yine böyle bir savrulma anında, bir yürüyüş esnasında, zihnim kendi kendine durdu. O meditasyondaki büyülü huzurlu an'ı yaşadığımı fark ettim. İnanamadım, çok sevindim, bir şeyler düşünmeye çalıştım, olmadı zihnim susmuştu. Adım seslerimi, şehrin seslerini duyuyor, rüzgarı ve bedenimi hissediyordum. Ama bir tek şeyi yapamıyordum, düşünemiyordum. Yürümeye devam ettim ve an'ın tadını çıkarmaya. Bir süre sonra zihnim geri döndü. Vay be dedim içimden düşünmeden yaşamak mümkün müymüş?