Keyifli fakat derinliği olmayan, yüzeysel sohbetimizi bıçak gibi kesti bu oyun fikri. Nereden çıkmıştı birdenbire? Kağıtları hazırladıkları esnada modum düşüyor. Az önce burada olmaktan büyük keyif aldığımı düşünüyordum. Oysa şu an acı veriyor saniyeler. İki gruba ayrılıyoruz. Bölünmeye gerek var mıydı gerçekten? Az önce hepimiz birdik...


Yüzünde anlamsız bir tebessümle bana oyundan bahsediyor. Yasaklı kelimelere dikkat ederek anlatacakmış, ben bilecekmişim. Üzerimde anlamsız bir baskı oluştu. Birbirimize anlatacak hiç mi kayda değer bir anı ya da sadece bir an yoktu da kağıt parçasındaki anlamsız kelimeleri anlatmaya çalışıyorduk? Anlatmaya başladı. Süre işliyor uyarısını duyuyorum. Kafamda başka düşünceler var. Heyecan içinde bir şeyler anlattığının farkındayım. Ama ne kulağım onda ne de aklım orada. Bedenimle buradayım, yetmez mi? Süre işliyor. Bir ara sesini duyar gibi oldum. Çok kolay, bilebilirsin diyor. Gözlerine bakıyorum. Heyecanla harmanlanmış öfke belirtisi var. Biraz önce gayet huzurluyduk oysa. Diğer ekip gülerek izliyor olan biteni. Utanmam mı gerek şu an? Kalkıp gitmek istiyorum ama kalkamıyorum. Henüz ağzımı bile açmadım. Bedenim hareketsiz dururken kafamın içinde düşünceler dört dönüyor. Oturma pozisyonunu değiştirdi. Heyecanının azaldığı miktarda öfkesinin arttığı gerçeğiyle yüzleşiyorum. Hani gülüp eğlenmek için oynayacaktık? Kazanma hırsı ondan eğlenceyi ve huzuru uzaklaştırdı. Oynadığı oyundan benim kadar keyif almıyor şimdi. Ama oyunun keyfi sadece kazanmakta mıdır? Kazanmak neden bu kadar önemli? Öfkesi samimi gelmemeye başladı bana. Kazanma hırsı. Saçmalıktan başka bir şey değil diye geçiyor içimden. Hırsı yükseldikçe keyfi azalıyor. Oysa oyundan keyif alabilirdi. Ben mi daha suçluyum yoksa hırsı mı? Karar veremiyorum. Bu hırs onu başkalaştırdı. Onu tanıyamıyorum. Bunu gözlemleyebiliyorum. Süre işliyor. Çok az kaldığının farkındayım. Tahmin bile yapamadım henüz. Hızlı cümlelerle bir şeyler anlatıyor. Dinleyebilsem bileceğim muhakkak. Odaklanamıyorum. Diğer ekip çok mutlu. Ne kadar samimiyetsiz bir mutluluk. Karşımda onlardan birisi olsa onlar da bu kadar öfkeleneceklerdi. Ne öfkeleri samimi ne mutlulukları. Oysa ben en samimi duygularımla düşünüyorum. Süre bitti, diyor birisi. Tepki vermiyorum. Büyük bir hayal kırıklığı hakim oluyor bulunduğumuz odaya. Seninle bu oyun oynanmaz diyor. Bir şeyi bilemedin. Sen kim, tabu kim? Oysa oyunda iyiyim diye bir iddiam olmamıştı. Haksız da sayılmaz yine de. Ben kim, tabu kim? Ben kim, tabuları yıkmak kim? Onların sevdiği tabulara ilgisiz ve karşı duruyorum. Tabular üstüme devriliyor. Tabuların altında kalıyorum. O kadar yokum ki, tabuların altında çırpındığımı bile fark etmiyorlar.