Beyaz bir perde çekti önce

Önüne de küçük bir tabure

Arkasında kaldırılmış bir çerçevenin yarım kalmış duvar eskizi 

Kimdi giden 

Çok mu oldu gideli

Oturdu mu o da bu tabureye

Koşup da yanına tükettiniz mi beraber filmleri

Önemi yok

Bekleyeni kalmamış besbelli

Duvardaki siyah çizgiler kimseyi rahatsız etmediğinden beri 

Taburenin yanına iliştirilmiş bir masa 

Gelincik tarlasından geçmiş mi hiç sahibi

Sevdalanmış da kıyamamış mı getirmeye sevgili 

Dökülmüş mü o da yapraklarıyla

Önemi yok

Masanın kenarına konmuş sigaranın hemencesi gibi

Gitmek isteyip hep orada kalmış 

Geleceğim diyip hiç gelmemiş gibi

Yalnızmış gün batımlarında besbelli

Vazodaki plastik çiçeklere gönlünü eylettiğinden beri 

Hani biri olsa karşısında dese ki "yakacaksın annenin göz ağrım diye sevdiğini"

Denmemiş işte

Şimdi her yerinde hüzün delikleri

Etrafa saçılmış gelmeyenin külleri 

Oturdum daha o zamanlardan düşmüş omuzlarımla tabureye 

Gül demedi

Kimse dememiş ona besbelli

Ağlaştık bir çocuk busesinde

Hiç açılmamış ve açılmayacak yıllıklara

Küçük parmaklarım arasında götürdüm 

12’lik bir anıyı

Onlar vesikalık dedi

Annem gülmemişsin 

Babamsa tekrar çektiririz 

Diyemedim tek değildim 

Görmediler gözlerimdeki seni 

Önemi yok

Onlar zaten çoğu şeyi görmezdi 

Şimdilerde ben yirmi iki 

olmuş mudur çok sen buralardan gideli?

Gelsem çeksen tabureyi

Gül demesen

Gülmesem 

Gün batsa

Ve gitmesem

Anlatsam duvarımdaki izleri

Meğer hiç gelmemişin eskisizi

İnsan sarılırmış giderken perdelere acılarının önüne çektiği 

Önemi yok 

Onlar kefen diyip geçecekler besbelli