Bugün yine dertlenecek şeylerden ziyade anlamadığım duygulara anlam arayışına çıkmış şekilde buldum kendimi.

İlişkileri anlamıyorum! İlişkilerden kastım ikili ilişkiler değil, baya bildiğin sevgili olmayı, biriyle hayatı paylaşmayı, birini sevmeyi anlamıyorum. Her ikili ilişkinin kendine ait örüntüsü, kendine ait görgü kuralları ve kendince olan sınırları varken, söz konusu sevgili oyunu olduğu zaman sınırları göremiyorum ve örüntü her seferinde değişiyor. Benim için can sıkıcı tek tarafı, herkes kendine uygun bir örüntü bularak oradan devam ettirirken; ben kendiminkini bulamıyorum. Kendi örüntüme en yakın bulduğumu sandığım şey genellikle o kadar hızlı hayal kırıklığı getiriyor ki bana sonunda bütün hevesi kaçmış bir ben kalıyorum. Tek başıma, kendimle; anlam arayışları içerisinde yine kayboluyorum.

İlişkilerle ilgili her ortamda mutlaka herkesin fikri vardır. Eğer bu fikirleri yeterince takip ederseniz ve bu örüntülerin üzerine doğru soruları sorarsanız karşınızda ki kişiyi az çok tanıyabilirsiniz. Ama maalesef ki karşı tarafı yeterince tanımak onunla uyumlu olduğunuz anlamına gelmiyor. Bazen bu uyum durumunun sadece iki tarafın birbirine rol yapması gibi geliyor. Eğer bu fikre kendimi yeterince inandırırsam; çift arkadaşlarımın bütün samimiyetsizliklerini görebiliyorum.

Diğer bir yandan samimi olan da çok fazla insan var. Orda da nedensizce ilişkilerinde bütün tahammülsüz hareketlerini, toksik hareketlerinin nerede başlayıp nerede bittiğini gözlemleyebiliyorum. Ve yine eğer yeterince doğru soruları sorarsanız, bütün bu uyumsuzluğun altında yatan nedenleri de görebiliyor hale geliyorsunuz.

İyi bir gözlemci olmak hayatımda sadece kimi arkadaşım olarak seçebileceğim, kimi seçemeyeceğim konusunda işe yaradı. Onun dışında dışardan her şeyin, herkesin yorumlarıyla birlikte farkında olmak, varoluşsal sancılarımı arttırmak dışında hiç bir işe yaramadı. Çok fazla arkadaşlarımdan çok fazla ilişki çeşidi gördüm. Her birinin karmasını, doğasını ve örüntüsünü kafam da çıkarttım. Çoğunun sonunu bile görebilir hale geldim.

Peki ya 21.yy da ilişkiler nerede?

Her ne kadar y kuşağına ait olsam, 2000ler ve sonrasında gelen adını bilmediğim pek çok kavram duyuyorum ilişkilere ait. Bu kavramlara çabuk adapte olan y kuşağı sakinleri varken adapte olamayan baby boomerlar ve ben aynı masada çağımızın ne kadar berbatlaştığını tartışıyoruz. Oysaki lise yıllarımda annemler bizim nesli eleştirirken; büyüdüğüm zaman asla böyle olmayacağım diye kendime verdiğim sözler vicdanımı sızlatıyor.

Kafamı karıştıran şeylerden biri de yeni moda isim koymamak. Etrafımda gördüğüm sevgili ama sevgili olmayan bu tarz çok fazla insanla doldu. Elele tutuşuyorlar, her şeylerini birlikte paylaşıyorlar, her şeylerini konuşuyorlar ama sevgili değiller. Neden diyorum, kavramın onlara ağır geldiğini söylüyorlar. Kendileri bu ismi kabul etmese de dışarda ki insanlar sevgili dedikleri zaman üstüne hayır diyerek uğraşmakta istemiyorlar. Sevgililikten farkları neler?

Ben geçen zaman içerisinde ilişkilerden soğudukça, günümüz çağı da sanırım artık ilişkileri, çiftleri birbirinden ayırmaya meyilli. Mesela diğer bir yeni alıştığım ama hala saçma gelen kavram da flört.

Yani birinden hoşlanmıyorsam, ondan etkilenmiyorsam neden flört edeyim ilk bunu soruyorum. İkinci olarak biriyle tanışmakla/flört olmak arasında ne fark var. Bunu da asla bilmiyorum. İnsanların tanışıp, anlaştıkları, uyuştukları zaman sevgili oldukları çağa ne oldu tam olarak bilmiyorum. Ama aradan geçen zaman da yeni türeyen ve şu an adını dahi anmak istemediğim bir sürü ilişki çeşidi içinde son kararımı hiç birini istemeyerek verdim. Çünkü birini sevmek bu kadar karışık olmamalı. Birini sevmek aksine hayatı kolaylaştıran bir karar olmalı. Her şeyin bu kadar komplike olduğu bir çağda sevgiyi arkadaşlarına sarılarak bulmak da sorun olmamalı o zaman.