Tanrı daha fazla dayanamadı. İnsalığı o gece yok etti. Bütün varoluş endişeleri o gece yok oldu. İnsanlık daha önce defalarca yok olmuştu zaten, Tanrı da bunu gördü ve bütünüyle yok etti insanlığı. Bütün tarih, bütün yaşananlar Tanrı’da birer anı olarak kaldı. Ölüm değildi bu, başka bir şeydi. Ölüm tek taraflı bireysel bir unutulma durumundan başka bir şey değildi. Oysa bu bir yok oluştu, bir sondu, bütünüyle… Halbuki biliyoruz, hepimiz biliyoruz ki her son bir başlangıçtı.
Tanrı günlerce, aylarca nerede hata yaptığını düşündü. Oysa insanlık yok olduğundan beri zaman kavramı yoktu. Ama Tanrı kendini insani şeylerle var etmeyi severdi. En nihayetinde insanlık Tanrı ile, Tanrı insanlık ile var olabilen bir olguydu.
Evet, Tanrı da biliyordu insanlığın kendi seçimleriyle bu dünyayı yarattığını. Onun bir hatası olmadığını. Ancak bilinmez… İnsanlığın insanlığı yanlış yorumlamasından mı, bilinmez… İnsanlık kurtarılamayacak bir noktaya gelmişti. Evet, Tanrı da farkındaydı, onun varlığı bir kavga sebebiydi, insanların birbirini öldürmesi için yeterli bir sebepti. Oysa hangi Tanrı isterdi böyle bir şeyi? O da istemiyordu bunu. Uzun uzun düşünmeye devam etti. Tarihin bütün akışı; en kanlı geceleri, insanların en karanlık arzuları, en dehşet verici eylemleri saniyeden bile kısa bir sürede bütünüyle, eksiksiz olarak aklından geçiverdi.
Yapayalnız kaldığı için buruktu biraz içi. Düşüncelere saplanmıştı o gece. İnsanlığı yok ettiği o gece, insan olmanın ne olduğunu biraz anlamaya başlamıştı. Oysa binlerce yıl insanları yargılamak en büyük hobisiydi. O geceye kadar… Her insan gibi, kaybettiği o şeyin arkasından da özlem duygusu geldi. İnsanın olmadığı yerde Tanrı mı insanlaşıyordu, bilinmez.
Ve sonunda, bütün o düşünmelerin ardından aradığı sorunun cevabını buldu. Duygulardı, evet, duygulardı insanlığı bu hale getiren. Aşktı insanı aptallaştıran, inançtı insanı sorgulamaktan alıkoyan. Öfke, mutsuzluk, kin, kıskançık, korku. Bu duygular varken dünyanın bu hale neden geldiği anlaşılabilirdi, evet. Bunlar insanı mahveden duygulardı. Mutluluk, huzur, zevk, heyecan da insanın uğruna her şeyi yapabileceği ve yine insanın kendisine maske taktığı duygulardı. İyi gibi gözüken ama insanı bitirmede rolü olan duygulardı. İnsan duyguları var olduğu sürece bu hale gelmeye mahkumdu.
O gece bir karar verdi Tanrı, insanlığı bütünüyle baştan yaratacaktı. İçlerine en ufak duygu kırıntısı koymadan bütünüyle mükkemmel insanı yaratmanın yolunu bulmuştu. Veya öyle sanıyordu.
Tanrı’lar bile yanılabiliyormuş, o gece Tanrı da yanıldı.