Yer ve gök arasında kurulmuş krallıkta, bir Melez Prens yaşarmış. Melez Prens, Cadı ve Şeytan'ın oğlu olup da iyi tarafı bulunan tek yarı ölümlüymüş. Prens babasının şeytani gözlerini ve sözlerini alırken, annesinin cadılığı ile hayatı ona zindan olmuş. Aslında hayatın ona zindan olması için babasının özellikleri de yetermiş ama hayat bu ya annesi ile bir kez daha lanetlenmiş. Melez Prens her gece gökyüzüne büyülü gözlerini dikip Ay ile içten içe konuşurmuş. Bütün içindeki kötülükleri ona aktarırmış. Bir gün rüyasında Ay ile dertleşirken bir Tanrıça ona gülümsemiş. Ay'ın karanlık yanını yansıtan bronz teni ile aydınlığını yansıtan ışıl ışıl gözleri ve gülümsemesi varmış. Melez Prens'in o gözlere, büyülü gözleri takılmış. Rivayete göre Melez Prens imkansız bir aşka düşecek ve annesinin laneti ile ömrü boyunca bir daha aşkı bulamayacakmış. Melez Prens, bu rivayetten çok korktuğu için, insanların gözlerinin içine uzun uzun asla bakmazmış. O an kehanetin yaşandığının farkında bile değilmiş. 

Göklerin en tepesinde, dünyayı aydınlatan o büyüleyici çanakta, herkesin gördüğü ama kimsenin bilmediği o yerde bir krallık varmış. Ay Tanrıçası orada yapayalnız, bir başına yaşarmış. Oradan aşağıdaki evreni izler; kadınlara, imkansız aşıklara, rüyalara ve dipsiz bir kuyu olan insanların bilinçaltlarına dokunurmuş. Her dokunuşu ile insanların hayatı değişirmiş. Birinin gözlerini kaldırıp göğe bakması onu mutlu eden yegane şeymiş. Bir gün Tanrıça yer ve gök arasında olan krallıktan bir ses duymuş. Oradan biri kendisi ile konuşuyormuş. Bu genç delikanlı, çocukluğunu gördüğü, annesi ve babasına rağmen kalbinin güzelliğine hayret ettiği, büyülü gözlere sahip lanetlenecek Prens'miş. Tanrıça onun bilinçaltına, doğduğu günden beri güzel tohumlar ekmiş. Onu annesi ve babasının lanetinden hep uzak tutmaya çalışmış. Tanrıça'nın Yer ve Gök Krallıkları'ndan hayranlıkla baktığı tek şey onun yeşil gözleriymiş. Onun gözleri yeryüzündeki tüm yeşillerin en can vereni, aynı zamanda en can alıcısıymış. Tanrıça ölümsüzlüğü içinde yapabileceği en büyük hatayı yapıp onun rüyasına girivermiş. Melez Prens'in bakışları, hayatına daha da sonsuzluk katmış. Onun çaresiz ve masum bakışlarına Tanrıça aşık olmuş.

Melez Prens'le o gün rüyada sözleşmişler. Her gece saat 02.02’de buluşacaklarmış. Melez Prens her gün o saatin gelmesini beklemiş durmuş. Tanrıça ise kaynağını aldığı Güneş'in yeryüzünden çekilip kendisinin çıkması için Güneş'le tartışıp durmuş. Güneş gitmiş ve Tanrıça kendini göstermiş. Her gece gizli saklı o saatte buluşup Güneş gelesiye kadar aşklarını yaşamışlar. Çok mutlu koskoca yedi Ay dönümü geçirmişler. Güneş en sonunda Tanrıça’ya bir şey yapamayacağı için Cadı'ya her şeyi anlatmış. Cadı'nın öfkeden gözü dönmüş. Melez Prens'i camları olmayan bir odaya hapsetmiş. Prens'in kalbini gören Cadı, onun Tanrıça'ya olan aşkını kıskanıp oğlunu lanetlemiş. Bunu öğrenen diğer Tanrılar ise Ay Tanrıçası'nın, bir haftasının karanlık olmasına karar vermişler. Cadı, oğlunu sadece o bir hafta dışarı çıkarmış ömrü boyunca. Tanrıça, hayatı boyunca Prens'i kalbinde hissetmiş. Peri Kızı ile evlenen Prens ise hayatı boyunca Tanrıça’nın gölgesinde yaşamış.