Troy (Truva) Destanı ve Mitoloji Bağlamı Üzerine

Troy/Truva filmi 2004 yılında Wolfgang Petersen’in yönettiği, İlyada Destanını konu alan bir filmdir. Truva filmi destan ve mitoloji yönünden ele alındığında İlyada Destanında anlatılan bazı hikayelerin hatta birçoğunun filmde değiştiği söylenebilir.

Öncelikle savaşı kazanan her ne kadar liderler (krallar) gibi gözükse de gerçekte savaşı kazananlar kralların "gözde" savaşçılarıdır. Bu dönemde efsane olan Agamemnon'un en gözde savaşçısı Akhilleus'dur. Akhilleus, savaşçılar içinde "tanrıların gözdesi" olarak tanımlanır. Buna karşın Truva'nn en gözde savaşçısı da Truva kralının büyük oğlu Hektor'dur. Akhilleus, Yunan ordusu için savaşırken, en az Akhilleus kadar güçlü savaşçı olan Hektor da Truva için savaşır. Peki savaş neden çıktı?


(1)

O dönemlerde en az "tanrılar" kadar önemli olan birileri vardı. İşte onlar "kadınlar"dı. Hektor’un kardeşi Paris, çok sevdiği Helen’i kaçırınca Helen’in kocası Menelaos, abisi Agamemnon’dan yardım ister. Bundan dolayı savaş başlamış olur. Her ne kadar onur savaşı gibi gözükse de aslında güç için yapılan bir savaştır.


(2)

Filmde, Paris savaşı kaybeder; tam Menelaos onu öldürecekken kaçar ve Hektor'a sığınır. Hektor savaşın bittiğini ilan eder. Menelaos Paris'i öldürmek isteyince Hektor tarafından öldürülür. Paris kaleye alınır ve iki taraf savaşa başlar. Bu arada kale içinde Helen, Paris'in yaralarını silerken ona moral verir ve "Ben savaşan, yenen bir adam değil, yanında yaşlanacağım ve seveceğim birini istiyorum." der. Truva filminde olaylar böyle devam ederken destanlarda, yani Homeros'un İlyada'sında bu olay çok ayrı biçimde anlatılmaktadır. Menelaos Paris'i tam öldürecekken Aşk tanrısı Afrodit gelip Paris'i Menelaos'un elinden kaçırır. Yapılan bu düello savaşında kimse ölmemiştir. Bu sahnede film anlatısıyla İlyada efsanesinde koşutluk yerine karşıtlık vardır. Efsanede, Helen kocasını ve ülkesini böylesi zayıf bir erkek için bırakıp kaçtığına pişmandır ve bu durumdan mutlu değildir. Afrodit'le bir konuşmasında pişmanlığını dile getirir ve Paris'e "Orada kalsaydın da ölseydin keşke.’’ der.


(3)

İlyada'da Akhilleus'un tanrısal olduğu söylenir. Annesi de deniz tanrısıdır; anne, Zeus'la konuşur ve oğlunu yönlendirir. Söylenceye göre; Thetis, Zeus'tan yardım almasaydı ve Akhilleus'a tanrısal silahları vermeseydi Hektor'u öldürmesi bu denli kolay olmayacaktı. Başka bir açıdan bakıldığında; o tanrıların elinden çıkan silahlar olmasaydı belki de karşılaşmada kendi ölecekti. Filmde annenin tanrıça olduğunu söyleyen ya da anlatan bir tümce ve sözcük geçmez; ilk sahnelerde elçi olarak gönderilen küçük çocuğun sorusu dışında. Deniz sahnesindeyse sözcükler yerine tanrıça (deniz tanrıçası) olduğunu anlatmak için görsel göstergelerden yararlandığı görülmektedir. Burada anne Thetis'in deniz tanrıçası olduğu mavi renkle vurgulanmıştır.


(4)

Truva Savaşı efsanesinin savaş, tanrı ve ölüm biçiminde sıralanarak yapılan film çözümlemesinin İlyada efsanesiyle ne gibi ayrılıklar ya da benzerliklerini ortaya çıkarmak için yapılan bu çalışmada öncelikle Homeros, İlyada'da Akhalar'dan (Yunan) yana gözükürken, Truvalar daha çok haksız gibidir. Filmdeyse haklı ve iyilik dolu Truva'dır. Haksız, acımasız taraf Yunan'dır. En önemli bulgulardan biri de, mitolojide savaşı kurgulayan ve yönetenler tanrılarken, filmde tanrılar o denli etken değildir. Filmdeki karakterler de kişilik bakımından efsaneyle örtüşmemektedir. Özellikle de Paris içi kötülük dolu, bencil, kendinden başka hiç kimseyi düşünmeyen bir kişilik taşımaktadır. Bu karakter filmdeki karakterin tam karşıtıdır.

"Tanrılar ölümsüzdür.’’ sözü filmde Akhilleus’un tanrı çocuğu olmasına rağmen aslında ölümsüz olması gerekirken bir ölümlü gibi ölmesi de ayrı bir çelişki noktasıdır. Ayrıca filmde güneş tanrısı Apollo’dan bahsedilmesine rağmen Apollo’nun da diğer tanrılar gibi bir etkisini göremeyiz. Filmde destansı ve mitolojik öğeler bu bağlamda daha çok İlyada Destanıyla ilintili diyebiliriz.


Kaynakça:

Vikipedi

Film günlüğüm (Sezer Baydar)