Tam adı Ebu Ca’fer Muhammed b. Cerîr b. Yezîd el-Âmülî et-Taberî el-Bağdadî olan Taberî; Taberistan’ın Mazenderan eyaletine bağlı Amol şehrinde, varlıklı bir ailede 838-839 yılında doğmuştur. 7 yaşında hafız, 8 yaşında imam olan Taberî; 9 yaşında da hadis ezberlemeye başlamıştır. Taberî; 12-13 yaşlarına geldiğinde ilim tahsili için Rey, Basra, Kufe, Medine gibi şehirleri gezdikten sonra Bağdat’a yerleşmiş ve 19 Şubat 923 tarihinde vefat etmiştir. Taberî çok iyi bir tefsir alimi olmasının yanı sıra hadis, fıkıh, kıraat alimi, aynı zamanda da döneminin en iyi tarihçilerindendir. Çoğu eseri günümüze ulaşmamakla birlikte, özellikle tarih ve tefsir sahasında kaleme aldığı iki eseri tam olarak bugün kütüphanelerimizde yer almaktadır.



Taberî’nin günümüze kadar ulaşmış olan, kırk yıl boyunca her gün kırk sayfa yazarak tamamladığı ve Türkiye’de de Taberî Tefsiri olarak bilinen “Câmiu’l-Beyân an Te’vili Ayi’l-Kur’ân” adlı tefsirinden biraz bahsetmek gerektiğinin kanaatindeyim çünkü söz konusu olan bu tefsir eseri günümüzde hâlâ okunmakta olup yapılan yeni çalışmalarda da kaynak niteliğindedir. Taberî; tefsirinde Hz. Muhammed (sav)’den gelen haberlere, sonra ise sahabe ve tâbilerin görüşlerine yer vermiştir. Daha sonra ise bu rivayetleri kendi aralarında uygunluk açısından tasnif etmiştir. Taberî bu eserinde tarihçiliğini de konuşturarak kendinden önceki tefsir âlimlerinin hemen hemen hepsinin görüşlerini ve rivayetlerini bir araya toplamış, ortaya bir tefsir ansiklopedisi çıkartmıştır. Öte yandan söz konusu olan rivayetleri saymakla yetinmeyip rivayetlerin kime ait olduğuna ve ona nasıl ulaştığına da değinerek rivayet edilen metni de doğruluk açısından incelemiştir.



Taberî, tarih sahasında yazılan en önemli eserlerden birisi olan “Târîhu’l-Ümem ve’l-Mülûk/ Târıhu’r-rusül ve’l-mülûk” adlarıyla bilinen “Milletler ve Hükümdarlar Tarihi” adlı eserini 903-915-916 yılları arasında Arapça olarak kaleme almıştır. Taberî, bu eserinden dolayı tarihçiler arasında büyük bir şöhrete kavuşmuş olan ve tarihin babası olarak kabul edilen Herodot’a benzetilerek "İslam Dünyasının Herodot"u olarak nitelendirilmiştir. Bununla birlikte Alman şarkiyatçı Carl Brockelmann’a göre, bu eser ilk dünya tarihleri arasındadır. Yıllık yöntemini kullanan ilk tarihçi olan Taberî; bu eserinde yaratılıştan Abbasi Devleti'nin zamanına kadar geçen olaylardan, tarihi kişilerden, peygamberlerden, insan ırkının kökenlerinden ve çingenelerden bahseder. Taberî; eserinde tarihi belge niteliği taşıyan şiirlere, konuşmalara, mektuplara ve anlaşmalara da yer verdiğinden dolayı bu eser yapılan yeni çalışmalarda önemli yere sahiptir. Nitekim Hz. Muhammed (sav)’in Rum İmparatoru Heraklius’a, Necâşî Ashame’ye ve Sasani İmparatoru Kisrâ’ya gönderdiği mektuplar bu eserde de yer almaktadır.

Taberî eserin birinci kısmında, İslâm öncesi dönemi ele alıp yaradılıştan itibaren Hz. Muhammed (sav) dönemine kadar gönderilen peygamberlerden bahseder. Bu kısımda bütün rivayetleri eserine alarak Ahd-i Atik’ten yararlanmıştır.

İkinci kısım ise İslâm Tarihi dönemi olup Türklerden de bahsettiği bu kısımdaki rivâyetleri kritize ederek ele almıştır. Bu kısmın içerisindeki dönemler de şöyledir: “Siyer ve Megazî- Ridde Savaşları-Cemel, Sıffin ve Fitne Olayları-Emeviler Tarihi-Abbasiler.”



Taberî söz konusu bu eseri ile ilgili şöyle demektedir: “Bazı haberleri okuyucu, doğruluk derecesi ya da gerçeğe uygunluk açısından kabul etmeyebilir. Bu durumda okuyucunun, haberlerin kaynağının ben olmadığımı ve benim sadece naklettiğimi hatırlamasını isterim.”



Sayılan her nesne çift yahut tek olur. Sayılan varlık olduğu takdirde, ondan önce iki sayısının bulunması tabidir. Bu ise sayılan nesnelerin evveli ve başlangıcı olduğunu gösterir. Tek olduğu takdirde onun evveli ve başlangıcı birdir. Bunlardan her biri bu varlıkların başlangıcı ve evveli bulunduğunu gösterir. Evveli olan her varlığın ise bir Yaradan'ı bulunması zaruridir.

(Milletler ve Hükümdarlar Tarihi I, İmam Taberî, Şark Yayınları, Sayfa 41)