Herkese merhabalar. Bugün beni hikâyesi ile gerçekten etkileyen bir tabloyu sizlerle paylaşmak istedim. Bir sanat eserinin üreten açısından her zaman bir ileti taşıdığı, tüketen açısından ise her zaman gerek ifade edebildiğimiz türden gerek ifade edemediğimiz türden ileti taşıdığı konusunda hemfikiriz. Şüphesiz bu tablo da hikâyesinin dehşetini en net şekilde gözler önüne seriyor.

Tablomuz İlya Repin’in "Korkunç İvan Oğlunu Öldürüyor" tablosu. Tabloyu incelemeden önce namıdiğer Korkunç İvan’ı biraz yakından tanıyalım.

İvan Vasiliyeviç ya da IV. İvan, 25 Ağustos 1530'da soylu bir ailenin üyesi olarak doğdu. Bu açıdan bakıldığında her ne kadar daha doğarken şanslı doğduğunu düşünsek de doğduğu dönem ve coğrafya düşünüldüğünde hayatının yalnızca ilk 3 yılı güzel geçti. Henüz 3 yaşındayken babasının bir suikast sonucu öldürülmesiyle Moskova prensi oldu. Ancak yaşı takdir ettiğiniz üzere henüz çok küçük olduğu için devlet işleriyle annesi Elena ilgilendi. Fakat suikast girişimleri İvan üzerinden devam etti. 7 yaşına geldiğinde ne yazık ki annesinin de öldürülmesiyle psikolojisinde onarılması güç yıkımlar oluştu. Bu dönemde İvan ve kardeşini soylu aileler büyüttü. Sevgiye en muhtaç olduğu dönemlerde böyle bir ortamda büyümemesinin yanı sıra akrabaları, İvan ve kardeşine olan nefretlerini her fırsatta gösterdiler.

 

İvan’ın davranış bozuklukları da bu dönemde giderek arttı. 13 yaşına geldiğinde kendisinin mutlak gücünü tanımamakla suçladığı toprak beylerini huzuruna çağırdı. Liderlerini av köpeklerinin önüne atarak öldürdü. 17 yaşına geldiğinde yani henüz reşit bile değilken tüm Rusya’nın Çarı ilan edildi. Bundan kısa süre sonra Anastasia ile evlendi. Davranış bozuklarının bir yansıması olarak zaman zaman paranoyaklaşıp eşini manastıra kapatıyordu. Yalnızca çevresine zarar vermekle kalmıyordu. Sürekli kafasını taşlara vurarak ağladığı için alnında büyük bir yara izi oluşmuştu.

IV. İvan’ın bir diğer yönü ise iyi bir savaş propagandacısı ve yazar olmasıydı. Öyle ki savaş dönemlerinde yazdıklarıyla kendisinden yıllar sonra yaşayan Rus yazarları (Dostoyevski, Puşkin) bile etkiledi. Livonia Savaşı'nda Rus ordularının yenilmesiyle davranış bozuklukları ve öfke nöbetleri de giderek arttı. 1560 yılında eşinin zehirlenerek öldürülmesiyle akli dengesini neredeyse tamamen kaybetti. Aile hayatı elbette ki bu dengesiz ruh hali ve paranoyak davranışlardan nasibini alacaktı.

Nikolay Karamzin’in anlatımıyla; korkunç İvan ve oğlu arasındaki ilişkiler kötüydü. Dehşet verici olayın bir gün öncesinde baba İvan hamile olan gelininin odasına habersiz girmiş ve orada Yelena’yı o dönemin adetlerine göre uygunsuz derecede açık giyimli halde otururken görünce sinirlenmiş ve onu dövmeye başlamıştır. Karısının çığlıklarını duyan oğul İvan yardıma koşmuş ve babasına şu sözleri söylemiştir: İlk karımı nedensiz olarak manastıra gönderdin, ikincisine de aynı şeyi yaptın, şimdi de üçüncüsüne vurdun ve rahminde taşıdığı oğlumun ölümüne sebep oldun.

Yelena bu dayağın ardından ne yazık ki düşük yapmıştır. Ertesi gün oğul İvan bu konuyla ilgili babasına çıkışmıştır ancak IV. İvan oğlunu o dönem hala gündemde olan Livonya Savaşı ile ilgili itaatsizlikle suçlamıştır. Oğul İvan ise babasına olan sadakatini defaatle tekrarlamış ancak savaşla ilgili olarak Pskov şehrinin kurtarılması gerektiğini savunmuştur.



Bu tutumuna sinirlenen baba İvan ani bir sinir krizi geçirerek asası (demir çubuk olduğunu söyleyenler de var) ile oğlunun kafasına vurmuştur. Tartışmaya şahit olan başbakan Boris Gudunov araya girmeye çalışmıştır ancak o da bir darbe almıştır. Oğul İvan aldığı darbenin etkisiyle şakağından yaralanmış şekilde yarı baygın yere yığılır. Baba İvan ise ne yaptığını o an anlamış ve oğlunun yanına gidip yüzünü öpüp "Kahrolayım, oğlumu öldürdüm! Oğlumu öldürdüm!" diye bağırmıştır. Oğul İvan kısa bir an ayılmış ve "Sadık bir oğul ve sade bir kul olarak ölüyorum.’’ demiştir. Olayı izleyen birkaç günde baba İvan bir mucize olması için sürekli dua etse de yarası iltihaplanan veliaht çar birkaç gün sonra tarihler 19 Kasım 1581’i gösterirken ölmüştür.


Oğlunun ölümüyle baba İvan tamamen kendi karanlık kabuğuna çekilse de acımasız ve saldırgan tavırlarına ömrünün sonuna dek devam etti. 28 Mart 1581’de satranç oynamaya hazırlanırken aniden yere yığıldı ve hayatını kaybetti. Daha sonra yapılan otopsilerde ilk Rus Çarı’nın cıva ile zehirlenip öldürüldüğü anlaşıldı. Böylelikle ardında bıraktığı vahşet dolu geçmişine paralel şekilde adını da tarihe Korkunç İvan olarak yazdırdı.



II. Aleksandr’ı öldüren devrimcilerin idamının ardından Repin anılarına "Bu tarihsel trajedinin uyandırdığı, varlığımızın en derinliklerine uzanana acı duygularını bir tabloya yansıtmak doğaldı. Bu yıl, bir dizi korkunç olaya tanık oldu. Tarihten bir çıkış bulmam normaldi. Yeni bir tabloya heyecanla başladım. Konusu, çağımızdaki zulümdü.’’ demiştir. Başlangıçta tabloyu şiddet betimlemesi olarak düşünmüş ve buna binaen skeç yapmıştı.



Tabloyu incelediğimizde mekan çar saraylarındaki bir odadır. Saraya uygun olarak zengince döşenmiştir. Sunulan sahne baba İvan’ın oğlunun şakağına demir asa ile vurmasından sonrasıdır. Odak noktası olan baba İvan ve oğul İvan sabah güneşi ile aydınlatılmıştır. Çar halının üzerine diz çökmüş, yarı baygın oğluna sarılmış ve kanlı kafasını tutmaktadır.




Baba İvan’ın içinde bulunduğu dehşet, çaresizlik ve pişmanlık yüz ifadesinden okunmaktadır. Oğul İvan’ın ise çehresinde ölüme teslim olmuş bir sakinlik vardır ve yanağında bir gözyaşı görülmektedir. Yine tabloya genel olarak hakim olan bir diğer şey ise kan ve kırmızıdır.



Rus Ortodoks Kilisesi Kutsal Sinod’un başı olan Pobedonostsev bu tablodan dolayı son derece öfkelenmiş ve imparator III. Aleksandr üzerinde olan nüfuzunu kullanarak resmin sergilenmesinin yasaklanmasını sağlamıştır. Bu tablonun yasaklanmasıyla Rus İmparatorluğu'nda sansürlenen ilk tablo olmuştur. Katil çarın portrelenmesi Rus monarşisine karşı saldırı olarak yorumlanmıştır. Daha sonra bu yasak saraya yakın bir sanatçının ricası üzerinde 11 Haziran 1885’te kaldırılmıştır. İlerleyen yıllarda tabloya olan tepkiler sakinlemiş ve Repin, bir Rus sanat dehası olarak, tablo da onun en önemli eseri olarak kabul gördü.


1913 yılında bir ikono sanatçısının oğlu olan Abram Balaşev (29) Tretyakov Galerisi’nde sergilenmekte olan Korkunç İvan ve Oğlu İvan tablosuna saldırmıştır. Saldırgan "Kan! Neden bu kadar kan! Yok olsun kan!" diye bağırmaktadır. Üç bıçak darbesi ile tablodaki baba ve oğul yüzlerini kesti. Balaşev’in akli dengesi bozuk bulundu ve bir akıl hastanesine kaldırıldı. Olayın ardından Repin Finlandiya’dan Moskova’ya bizzat gelip 27 yıl önce yaptığı gibi tabloyu tamir etti ancak eskisi gibi olmadığı için Repin’in gidişinden sonra restorasyonu Igor Grabar tamamladı. Olaydan sonra galeri müdürü istifa etmiş ve yerine Igor Grabar geçmiştir.