Bir Başkadır dizisiyle aramıza bir şeytan tüyü bırakan Berkun Oya‘nın hem yönetmenliğini hem de senaristliğini yaptığı Cici filmi, 27 Ekim itibariyle Netflix‘te yerini aldı. Filmin başrollerinde Nur Sürer, Yılmaz Erdoğan, Okan Yalabık, Ayça Bingöl, Olgun Şimşek, Funda Eryiğit ve Fatih Artman gibi önemli oyuncular yer alıyor. Oyuncu kadrosu iyi. Cici ve oyuncuları izleyiciler tarafından genelde olumlu yorumlar alsa da birçok sinema çevresi tarafından da ince eleştiriler aldı. ‘Berkun Oya’nın yeni filmi Netflix’e düşmüş’ dediler ve hemen koştum ekran başına. İzledikten sonra da yazma ihtiyacı hasıl oldu.


Konusu


Cici, 1980’li yıllarda bir Anadolu kasabasında sıradan bir hayat süren aileyi, bu ailenin geçmişini ve bugününü odağına alıyor. TRT’nin tek kanal olduğu, televizyon yayınlarının İstiklal Marşı’yla kapandığı, Betamax kasetlerin, arabesk müziğin ve Kemal Sunal filmlerinin popülerleştiği, 1980’lerin sessizliğe bürünmüş atmosferinde geçiyor. Bir Başkadır’da da gördüğümüz gibi objeler ve anılar üzerinden çağrışımlar uyandıran filmde taşra hayatı süren baba Bekir, anne Havva ve çocukları Saliha, Kadir ve Yusuf’un dağınık hayatlarını ele alıyor. Uzun yıllar Almanya’da işçi olarak çalıştıktan sonra memlekete dönen otoriter baba Bekir’in, karısı Havva’yla sorunlu bir ilişkisi vardır. Havva çocuklarını çok sever ancak her zaman kendi bildikleri doğrudur. Kendisinin muhtemelen hemşirelik mesleğine karşı zaafı vardır, çünkü kızının okul okuyup hemşire olmasını istemektedir. Ancak kızı Saliha, gölünü çoban Cemil’e kaptırdığından annesiyle bu konuda görüş ayrılığı yaşamaktadır. Ailenin ortanca çocuğu Kadir ise babasıyla sorunlar yaşıyor. Kendisi ailenin yaramazı. En küçük çocuk Yusuf ise, diğerlerinin aksine çoğu şeyden habersiz, büyüyünce arabacı olacağının hayalini kuruyor. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra kamera meraklısı Kadir’in yönetmen olup yaşadıklarını film yapmaya çalışmasıyla devam ediyor Cici.


Genel Eleştiri


Gösterime girdiği andan itibaren çok konuşulan Cici, senaryo bağlamında eksiklikleri olan, sekanslar arasında bağlantı kurmakta zorlandığımız bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Ses konusunda da zaman zaman sıkıntıların olduğunu görüyoruz. Tüm sorunlara rağmen film çok uzun tutulmuş. Filmin uzun olması, sağlam bir senaryo ile karşı karşıya kalacağımızı düşündürse de öyle değil. Bu anlamda filmin uzunluğu da bir noktada çekilmez olabiliyor. Hantal ilerleyen filmde izleyiciyi ekranda tutan üç detay; yönetmeninin Berkun Oya’nın olması, oyuncuların iyi performansı ve sinematografi. Filmdeki olumsuzluklara rağmen Berkun Oya sinematografisi gelişmeye devam ediyor. Estetik açıdan ışıl ışıl parlayan bu yapım, nerede çıkış yapacağına da tam karar veremiyor. Bazı anlarda ufak tefek çıkışları olsa da zirveyi bulamıyor. Bu yüzden de tam olarak olgunlaşamıyor hikaye. Benzer hikayelerin tekrar edilişi de izleyiciye sıkan detaylardan biri olarak karşımıza çıkıyor.


Baba karakterini Yılmaz Erdoğan’ın oynamasını da doğru bulmadım. Taşradaki evlerde babanın varlığı yokluğu belli değildir, bu doğru. Anlatı olarak da gerçeklikten pek uzakta değil baba figürü ama izleyici olarak babanın politik yapısını daha detaylı görmek isterdim. Sanki tam olarak anlatılamamış baba karakteri. Ayrıca Yılmaz Erdoğan’ın her konuşması şiir okuyormuş gibi bir izlenim veriyor. Sürekli ağır ve tok bir tonda bir sesle konuşup duruyor. Bu açıdan film boyunca karakterlerin en çok eksikliğini duyduğu karakter olan ‘baba’nın daha dolu ve dallı budaklı anlatılması gerekirdi.


Yaşanamamışlıklar Ülkesi Taşra


Çoğumuz taşralıyız dostlar. Evet, en başta ben. Çokça taşralıyım ama Ankara’da, ailemden uzak yaşamaktayım. Taşradan bir kereliğine de olsa uzun bir süre ayrılan insan, bir daha hem gittiği yere hem de ayrıldığı taşraya aidiyet duygusu hissedemez. Yabancılaşır her yere. Aslında benim yaşadığım da bu. Bu çok şiddetli bir ağrıdır. Romantize ediyorum gibi görünebilir ancak öyle değil. Gerçekten Berkun Oya’nın Cici filmi bu anlamda çok önemli bir yere yerleşti benim için. Bir film topyekün analiz edilmeli, buna katılıyorum. Mesela senaryoda kopukluklar var dedik. Filmi film yapan da zaten senaryo. Bu eksiklik bariz bir şekilde kendini belli ediyor. Ancak Cici'deki tüm eksikliklere rağmen, Berkun hocamız çok önemli bir konuya parmak basıyor. Cici’yi tüm yönleriyle eleştirmekten bağımsız olarak sadece konusuna eğilmek gerektiğini düşünüyorum. Çok acı bir konu bu. Evet, çok acı. Çok acı bir olgu. Bir taşra realitesini aktarmış bizlere Berkun hoca. Hitap edeni gerçekten çok az. Taşrada yaşanamamışlıkları olan, yaşadığı yere, geçmişine ve kendisine yabancılaşmış karakterlerin ruh haline eğiliyor yönetmen. Bu durumları yaşan karakter de filmdeki Yönetmen Kadir karakteri. Diğerleri geçmişteki anılarını özlediği için ara sıra gidip gelen, kalıcı olmayan, yüzeysel sancılar yaşarken; Kadir kalıcı bir sancı çekmektedir. O sancı geçmeyecektir. O yüzden film çekmek ister. Kendisini bir rahatlatma aracı olarak film çekmeye çalışır. Ancak dediğimiz gibi, bu sancı kalıcıdır ve geçmeyecektir. Bunu ancak Kadir gibi olanlar anlar dostlar. Hitap edeni az demiştik, öyle. Ben konusundan çok etkilendim. Çünkü bu tür örnekleri çok gördüm, yaşadım. Bizzat kendimi de filmde buldum. Bu yüzden çok kıymetli bir konu. Es geçilmemesi gereken bir konu. Taşralı çocukların kalbinde yara olan yarım kalmış baba figürü, bu çocukların yaşanamamışlıklarını şehirde tamamlamaya çalışması ve sonucunda kaçmaya çalıştıklarınıza geri dönmek. Keşkelerle geçen ve geri gelmeyecek büyük bir zaman kaybı. Bu çok acı.


Kadir’in eksikliğini yaşadığı şey babadır. Babayla birlikte ailedir. Eksikliklerini giderebilse bile Kadir de artık eski Kadir değildir zaten. Babası dirilip kalksa, annesi de eskisi gibi aklı başında biri olsa yine de Kadir içindeki eksikliği dolduramayacaktır. Değişmiştir. Önce boğucu taşradan kaçmış, okumuş, kendini bir şekilde geliştirmiş ve şehirli olmuştur. Ancak şehirde de bir şeylerin eksikliğini yaşamış, sonrasında boğucu bulduğu taşraya, kendi çukuruna geri dönmüştür. Kadir, yaşadığı onca eksikliğin getirdiği duygusal travmaların üstüne bir de hem şehre hem eskiden yaşadığı taşraya hem de kendisine yabancılaşmıştır. Bu insan şimdi ne yapacaktır? Ne yapsa içindeki yangını söndürebilir? Bu yüzden olur olmadık yerde ağlama krizlerine girmektedir. İçindeki derin boşluğu zaman, mekan ya da insanla dolduramaz. Kadir ile birlikte görüyoruz ki ev bir mekan değildir. Taşra da bir coğrafya ya da mekan değildir. Ev de taşra da bir histir. Ve yine dediğimiz gibi; Kadir’i ancak Kadir olanlar anlar. Filmin eksikleri çok olsa da önemli bir realiteyi gün yüzüne çıkarıp güzel bir arşiv yapan Berkun hocaya teşekkürler.


Diğer Yorumlar


Berkun Oya, Cici filmiyle sinematografisini bir adım daha yukarı taşımış. Ayrıca kendisi çok iyi bir hikaye anlatıcısı. Toplum realitesini çok iyi bilen önemli yönetmenlerden biri. Sosyal medyada çokça Nuri Bilge Ceylan’a özendiği belirtilse de buna kesinlikle katılmıyorum. Ceylan’ın filmlerinde karakterlerin içsel sancılarını da görüyoruz elbette. Hatta Ceylan’a ‘taşra yönetmeni’ denilir. Ancak hikayeleri işleme bakımından Berkun Oya ile Ceylan arasında dağlar kadar fark var diye düşünüyorum. Nasıl ki Ceylan kendine has bir yönetmen ise Oya da o derece şahsına münhasır biri. Aynı konuları bambaşka çerçevelerden işleyen iki önemli yönetmen. Tabi ki Ceylan birkaç adım daha önde.


Bazı eleştirmenlerin söylediği kadar da vasat bir yapım değil bence. Bilindik taşra hikayesi denilse de bu tür özel bir konuya eğilen başka bir film daha hatırlamıyorum. Berkun Oya Kadir karakteriyle klasik bir taşra hikayesinin dışına çıkmış. Her şeye rağmen 150 dakika boyunca oturup izlenilecek bir yapım. Bir Başkadır, Netflix’in en iyi yerli dizisi. Şimdi de Cici, Netflix’in en iyi yerli filmi oldu. İzlenir.


‘’Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır.’’ Öyledir.


“Bu dünyada hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil. Her şey hatırlandığı gibi.”