Uzun soluklu bekleyişler sunuyor insana taşra. Önce uzun bir kışın geçmesini bekliyor insanlar; beyazın yeniden yeşillenmesini, ağaçların çiçek açmasını yeniden... Kızlarının evlenip gittikleri yerden senede, belki iki senede bir gelmelerini bekliyorlar sonra. Dönüş yollarında ellerine bir poşet ekmek vererek yolcu ediyor kızlarını anneler yeniden uzun bir bekleyişe doğru. Yeniden bir umut diğer seneye gelecek kızlarına olan çaresiz, sessiz, insanın içine buz gibi bir korku bırakan bir bekleyiş... 


Bu bekleyiş bazen kapalı yolların açılmasına oluyor, bazen tandır yapacak kadınların köy servisiyle gelecek bir çuval unlarına oluyor, bazen göz gözü görmeyen beyazlıkta açacak olan bir damla güneşe oluyor. 


Uzun uzun bekleyiş vadediyor insana taşra. 

Bekleyince gelecek oğlu kadının, merkeze inşaata giden işçi oğul

Bekleyince gelecek kızı merkeze belki daha iyi bir yaşam hayaliyle evlenip giden kız, ki buradaki kızlara vadedilen, buradaki kızların alıştığı çıkış kapısı bu,

Bekleyince açılacak yollar ve belki bitecek sonunda kış.

Beklersen belki bahar gelecek. 

Beklersen buranın yazı,

Beklersen ki senenin yalnızca iki ayı...


Çıldırtan bir bekleyiş bu.

Bitmeyen ve bitecek gibi görünmeyen bir bekleyiş. Göz gözü görmeyen beyazlıkta, maviye yeşile olan bir hasret bu. 

Beyazın olanca gücü ile tüm gelişleri esaret altına alıp da yine hükmünü koruyan bir bekleyiş...  


İnsanın acziyetini yüzüne tokat gibi çarpan, şu kainatta bir zerre bile olmadığını hatırlatan, mahlukatın en yücesi olduğu gerçeğiyle yıllardır avutulan insana aslında bir toz kadar küçük olduğu gerçeğini zorlu bir süreçten sonra öğreten bir bekleyiş... 


Elinin kolunun bağlı olduğu gerçeği ile yüzleşen ve bu yüzleşmeyle baş edemeyen insanın acizliğini tescilleyen bir bekleyiş... 


Uzun soluklu bir oturup bekleme yeri taşra şairin de dediği gibi: Önce soğukların dinmesini belki, sonra insanın tüm hayatının tüm umutlarının tek temsilcisi gibi baharın gelmesini bekleten bir uzun yolculuk... 


Çok şükür ki değiştiren, dönüştüren, büyüten bir bekleyiş... 

Aynı nehirde iki kere yıkanmıyorum artık çünkü su da değişiyor suya giren ben de. Bu bekleyiş bir yeniden doğum oluyor belki de. Yeniden, yeniden, tüm bekleyişlere inat ısrarcı bir umutla yeniden doğum...