Zerresine tahammülüm yok dünyanın,

Midemi bulandırıyor döngüsü zamanın,

Üstelik başka ne işi vardır yem olmaktan, samanın?

Neden saklamalıyım samanı, içinde zamanın?


Zerresine tahammülüm yok yalanın,

Midemi bulandırıyor cümleleri yalancının,

Üstelik yem etmek başka ne işi vardır, uydurmanın?

Neden sevmeliyim yalanı, içinde yalan dünyanın?


Zerresine tahammülüm yok kainatın,

Beynimi bulandırıyor çözülmemesi kainatın,

Üstelik başka ne işi vardır var olmaktan başka, varlığın?

Neden sevmeliyim kainatı, ben kainatsam içinde kainatın?


Zerreye tahammülüm yok,

Zerre içinde bölünür zerreler,

Her bir zerre bir soru desen,

Kararır şu baktığım tavan sonunda,

Kaybolmuş ruhum neticesinde,

Şu zihnim alışmıştır görüntüye,

Başka bir şey yoksa görülecek,

Neden görmeli ki zaten?


Hayaller içinde, hayale dalarken,

Hangi rüyanın içindeyim,

Unuttuğum oluyor inan bana.

Küf bağlamış tavandan,

Gözlerime serpilen taneler,

Kör etmişken gözlerimi,

Düşünmek için varlığın sırrını,

Ne çok sebep var öyle değil mi?


Zerresine tahammülüm yok yalnızlığın,

Sorgusu suali bitmez, şu ahmak yalnızlığının.

Sorular sorarken, henüz körpe çocukken,

Sıkılan insanlar vardı, elbet bilge olmadığından,

Şimdi bende sıkılıyorum, kendi sorularımdan,

Henüz bir bilge olamadığımdan.


Zerresine tahammülüm kalmadı yaşamın,

Sorduğum soruların,

Keşfettiğim cevapların,

Dipsiz fikirlerin,

Uyku kaçıran şiirlerin,

Tam uyuyacakken gelen ilhamın,

İçine sığmadığım şu ufacık dünyanın,

Zerresine tahammülüm yok.


Sadece söylemek istedim,

Tavan var,

Ayna,

Ve dört duvar,

Konuştuğum altı arkadaşım,

Sadece söylemek istedim,

Zerresine tahammülüm yok,

Şu saydıklarımın.