Yağmurdan kaçıp arabanın altına saklanan bir kedi gibi,


Islak ve korkak.


Bekler durur yağmurun geçmesini,


Yalnız ve çaresiz.


Bilmez ki arabanın yağmuru beklemeyeceğini.


Arabanın da tıpkı sığındığı herkes gibi gideceğini.


Bekler eskisi gibi haytalık etmeyi.


Bekler koşup dikkat çekmeyi.


Bekler başka kedileri etkilemeyi.


Karşılaşır yeniden ıslak ve kirli kürküyle.


Özenerek yalayıp dokundurtmadığı o kürküyle.


Neydi ki beklediği?


Tekrardan normale dönmek mi?


Sahi neydi ki normal olmak?


Normal neydi?


Güneşli parklar, cıvıldayan kuşlar mı?


Kapının önüne konulan yemekler mi?


Su dolu kaplar, sarılan çocuklar mı?


Hiçbiri.


Sokağın kedisiydi.


Onun yeri geceydi, uluyan bir baykuştu belki.


Çöpteki dünden kalan yemek.


İçine izmarit atılmış su birikintileri.


Görünce tekme atan sokak çocukları.


Sahi normal neydi?


Normal kimdi?


Kimindi?


Kim bilirdi, belirlerdi.


Bilmiyordu.


Artık umurunda da değildi.


Üşüyordu.


Islaktı.


Aç ve yorgundu.


Araba gitti.


Yağmur devam etti.