“Yıl olmuş 5078 hâlâ ışınlanma kurallarını ihlal eden şuursuzlar var dünyada…” diye hayıflandı Salih Bey. Varış noktasına hepsinden önce gitmek için herkesten fazla hakkı olduğunu düşünüyordu. İnsanların evinin önünde ejderhası yoksa da ejder 5000 ışınlayıcıları vardı sonuçta, bunun sebep olabileceği kaos prestijinin yanında ne ifade ederdi ki. Bu düşünceler içerisinde hanesine gelmişti. Evinin masajcı zeminine yorgun adımlarını bıraktı ve eşi Gülten Hanım'ın, hoş geldin, diyen güzel sesiyle ruhunun masajının da tadına vardı. Yeni moda tekno mutfaklarından gelen, sofranız hazır afiyet olsun, çağrısıyla karı koca adımlarını hızlandırdılar. Küçük kızları Sedef, yanında yapay zekalı oyuncak mirketi Şimşir’le beraber masada onları bekliyordu. Evin yapay zekalı yardımcısı Sonia - X/7+ yemekleri servis ettikten sonra Sedef’in de saçını okşadı ve güzel bir tebessümle, başka bir isteğiniz var mı efendim, diye sordu. Sonia’ya teşekkür ettiler ve yaklaşık yarım saat sonra sofrayı toplamaya gelmesini rica ettiler. Yemek sonrası Salih Efendi her zamanki gibi ışınlanıp arkadaşlarıyla Sanal Rüya Oyunları oynamaya gitti. Gülsen Hanım için günün en yalnız ve tatsız yeri işte bu saatlerdi çünkü eşi bu oyunlara ve arkadaşlarına çok fazla vakit harcıyordu. O da hoş zaman geçirmek için kendini lens bilgisayarına kurduğu, insanların sosyalleşme ihtiyaçlarını karşılayarak birbirleriyle iletişime girip anılarını paylaştıkları ve başka insanların da anılarına ortak olabildikleri bir sanal gerçeklik sosyal ağı olan, Zırtagram’a kaptırıyordu.


Bu standart aile günlerinin birbirinden çok da farkı yoktu ve standartı bozmayan keyif halinin devamı, aile saadeti, sayılıyordu. Çoğu hanede durum böyleydi. Baba oyununu bitirip eve döndüğünde; ailece keyif vakti gelmişti, son model, yerçekimsiz ve konforlu koltuklarında kahvelerini yudumluyorlardı. Sedef o günkü “hayal gücü” dersinin ödevi için kurduğu dünyalardan bahsetti heyecanla. Dünya ve galaksiler arası barışı düşlüyordu, yardımseverlik adına empati odaları ve odanın çıkışında kaynak paylaşım merkezleri, kuantum detaylı ruh tanıma merkezleri ve saatleri gibi şeyler hayal ediyordu Sedef. Bütün bunların, insanların birbirini daha iyi anlayıp daha doğru sevebilmesi için bir şans olacağına inanıyordu. Evin babası Salih Bey, olgun ve tecrübeli bir eda ile: “Güzel kızım, tarihten bu yana imkânsız olan şeylerden bahsediyorsun. Ayağı daha yere basan fikirlere odaklanmalısın dersin için. Modern, çığır açan, ilginç projeler düşünmelisin. Söylediklerin insanın oluşuna ve zamana aykırı şeyler. Fark üretip yaratıcı olmalısın ve buldukların insanların yararına olmalı. Hem bak Mehmet amcanın oğlu Hayri’ye; geçen gün insanlar yorulmasın diye her yaşta, daha uzun süre bozulmadan sürekli çalışan, görevlendirilmiş, güçlendirilmiş robotlar yapmaktan bahsediyordu. Öğretmeni de çok beğenmiş, 100 vermiş ödevine. Senin ondan neyin eksik. Fazlan bile var; ailen seni her zaman destekliyor, her imkanı önüne seriyor.”


Annesi Gülsen Hanım da dinlerken kafasını sallayarak Salih Bey’i onayladı. Onları izledi, dinledi ve boynunu büktü Sedef. Babasının da çocukluğunda amcasının oğlu Metin’i dedesinden bilgece bir ses tonuyla dinlediğini bilmeden. Hayri’nin iyi bir şey yaptığını sandı Sedef. Sonuçta söyleyen babasıydı, onaylayan annesiydi. Gönlünü büzdü, tamam babacığım tekrar düşüneceğim, dedi. Annesi “Sedef’im uyku vaktin geldi kızım.” diye uyardı. Şimşir’i kollarına alıp Sonia’nın elinden tutarak iyi geceler, dileyip gitti. O sırada annesinin kulağına Zırtagram bildirimlerinin sesi geliyordu ve babası lens PC’siyle film izlemeye başlıyordu. Odaya girdi ve yatağına uzandı Sedef, Sonia ona masal anlattı ve masmavi rüyalara daldı.