İlikleri terliyordu bu acı treniydi

Dumanı göğüsledi

Bir gezindi

Öyle dağlıydı ki ayaklarına değin

Şaşırdı yüce toprak örtüsü

İncecik geçti sanıyordu oradan

Sen suyun üstünde yürür gibi

İnlemesiz durduğunda yeniden varlık kılınmıştın

Öyle dokunmuştun ki suyun üstünde

Dalgasız bir iz vardı

Dirilttin onu anladı incecik geçmediğini

Onunla suyun altında fosiller

Kan dirildi ölü alyuvarlardan ölü beşikler

Bir izahı yoktu göğsünde olup bitenin

Dedi bir gerilmedir iki ten arasındaki

Anlamı olsa bilirdi

Çekildi bir vaha gibi arasından tenin

Ardında gerçeği gizlemiyordu meğer

Daha çok başka bir hayali

Sayıklıyor gibiydi


Elinde kriz zamanlarından kalma bir çek taşırcasına

Karşılıksız geçtiği sevgiden doğan heykelden

Arta kalan tozu gördü

Yontular kırıntılar topladı ve büyüttü içinde

Avuçlarındaki tozu

Alıp cebinde bir asır

Saklayıp durdu ne varsa

Geçti zaman etin içine dalan diken gibi

Kısa bir sancıyla ama küçük

Etkili bir sancıyla

Bir peçete çıkardı kanlı uykusundan

Bir rüya gördü önce

Rüzgar öyle aksi geliyordu ki o gece

Toprağa çakılı tek bir an

Tek bir kehribar gerçeği kalmıyordu

Çıkardı asır sonra cebinden onu

Yakılmış cesetten kalan külü denize atarlarken izledi filmde

Denize yürüdü

Deniz de ona

Bir tepeden baktı geçirdiği korkuya

Delinmişti cebi

Eve yürüdü

Toza

Ev ve toz da ona yürüdü

Uyandı ve büyüdü birden

Genişledi ve serpildi gelecek içinde

Yeni bir dil buldu yeni bir resim

Göğsünde o heykelden bir boşluk

Oraya neyi doldursa

Özü başka

Fakat yine o heykeldi artık

Göğsü bir kalıptı

Nefretle taranmış bir kalıp

Pürüzlü ve can taşıyan

Öyle ki karanlık dolduğunda içeri

O bile canlanacaktı yine aynı heykel olarak

Göğsü bir kalıptı madem

Aklından yeni bir maden geçirdi

Sert kobalt yahut delice günahlı bir izbe

Çekyatlar karlı oyunlar

Biraz da çıngırak

Doldurdu içine

Öfke koydu çaresiz karıncalar koydu

Çekingen örümcekler koydu

Ağlar koydu haliyle

Terk edilmiş bir ev yapıyordu etini

Bir sevgi taşınmıştı oradan

Bu yüzden mi terk edilmiş dendi

Aldırmadı eksi katlar koydu

Bir çatı koydu

Çatıda ise paslı demirden hatıra kutusu

Orada gerçek

Tozun gerçeği

Denizin gerçeği

Kendinin gerçeği

Kutuya yürüdü

Kutu da ona

Açıldı onda bir kalıp daha

Kaldırdı kutuyu

Örttü iyice sildi tozunu

Sildi tozunu

Önemliydi

Öptü tozunu


Artık dudaklarında

Artık tadında olan heyula

Tanıyordu onu

Yaşlandı birden

Dağıldı

Üstüne bir ağaç büyüdü

Her sene pişmanlık dökecek bir ağaç

Her sene topraktan kanı çekerek

Vakitsiz tomurcuklarında ağıtlar

Derin köklerinde isyan ve ateş arzusu taşıyan

Taşlanacak bir ağaç

Kurtçukların kemirdiği gövdesinde

Aynı kalıbı taşıyan bir ağaç

Büyüdü

Büyüdü

Şiire yürüdü.