Hastalıklı bir beynin kanama saatlerinde, kabuk bağlayan bir fikrin üzerinden geçen kan.
Sanki güzel günler komadaydı da hayat bize göstermedi.
Vasiyetini gözleriyle yazanların ölümünden geliyorum.
Son defa bakmaktan geliyorum gözlerinin içine.
Son defa kırpmaktan ve ilk kez bu kadar uzun kapandığını anlamaktan geliyorum Temme.
Şimdi kentlere hayat veren kan gibi dolaştıkça bütün sokaklarda ayakların,
Bir şehir, benim şehrim, oraya uğramadığın için kangren oluyor.
Neden konuşamıyorum, neden koşamıyorum, de bana...
Durmasını istediğim zaman şimdi duruyor; nabız, kalp, gemi, portre, müzik.
Senin lehine yaratıldım, kalpazan bir umut geçirdi gırtlağıma ipini.
En büyük yangını çıkardı bir ateş böceği.
Sırtımı yaslamaktan bir duvar eğrildi.
İşgal edildim, gözleriyle vasiyet yazanların yanından ayrıldım Temme.
Yaşamanın bandosunu artık duymuyorum ya da buralardan geçmiyor.
Ya da bu sefer gerçekten sizden kaçtım.
Çünkü onunla geldin,
Ben yalnızca seni bekledim...
Belki de bittiğinde başlar acı. Belki gittiğimde.
Bilmiyorum.
Karanlığın tam ortasına kurduğun bir salıncakta ben, annesi katledilmiş çocuklar gibi bencillikten sallanıyorum.
Enine boyuna belki size haram, komple ziyan oldum.
Verdiğin bütün rolleri oynadım, kusursuz güldüm, kusursuz bağırdım Temme.
Öl dediniz öldüm, bin defa diriltmeyin.
Ah ölüm, sendeki bu cazibe caiz mi be?
Ah ölüm, hayatım boyunca senden kaçtım!
Bütün hatam!
Bütün hayatım!
Çölde saklambaç oynadım.
Temme...
Bazı garip hisler vardı.
"Nasılsın, iyiyim." den öteye geçmek isteyen anormal insanlar.
Üzerini örttüğümüz binlerce kelime vardı görüşürüzün altına gizlediğimiz.
Elbette bunları konuşmak istemiyorduk.
Konuştuklarımız başka, istemlerimiz başkaydı, konuşmadık, dillenmedi,
Dillenemezdi...
Sana aşık olmayacağım diyerek kendimi kandırdığım saatler,
Başka kimse olmayacak dediğin saatler ile örtüşüyordu.
Dedim,
Ört!
Üşüyordum.
Dedin,
Temme.