Adını Farsça'da ''yuva'' anlamına gelen kelimeden alan Aşiyan'a adımımı attığımda, ilk olarak avlusu gözüme çarpıyor. Heybetli avlunun taşları eski, bazı kısımları da pürüzlü bir görünüme sahip. Gri tonlarında değişen taşlar zamanla solmuş olsa da hala belirginliğini koruyor. Taşların şekilleri hala muntazam ve sağlam. Bu görüntü ile var olduğumuz bedenlerin de aynı şekilde bir dönüşüm geçireceğini düşündüğümü hatırlıyorum. Fizyolojik olarak bir değişim geçirmememiz mümkün değil. Hala geçiriyoruz ve geçirmeye devam edeceğiz. Var olduğumuz bedenlerimizde belirgin bir şekilde sağlığı koruma mücadelesi vereceğiz. Kim bilir, belki bazı hayatlar bu mücadeleyi çoktan veriyordur.
Dışarıdan eve baktığımda evi saran sarmaşıklar ve kümelenmiş çiçek demetleri görüyorum. Dış yüzeyi beyaz olan evin sade mimari yapısına çiçeklerin hepsi ayrı birer renk katıyor. Evin içerisine girdiğimde zemin kattaki büyük oturma odası, pencereden içeri doğru gelen ışık süzmesiyle birlikte sıcak bir atmosfer yaratıyor. Burada uyumak nasıl keyiflidir şimdi, diye düşünmeden edemedim. Tavanın yüksekliğiyse, söylemeden geçemeyeceğim, o atmosfere vurgulanması gereken bir ihtişam katıyor. Odanın ortasında geniş bir halı var. Halının etrafı ise eskimiş ahşap mobilyalarla çevrilmiş. Odanın sol duvarında yıpranmış ama sapasağlam ayakta duran bir şömine yer alıyor. Şömine etrafındaki taşlar yıpranmakla kalmamış biraz da aşınmış. Bu aşınmışlığın içinde, odanın farklı duvarlarında asılı tablolara gözüm ilişiyor. Tablolara bakakalıyorum. Bu tablolar natürmort tekniğiyle yapılmış Tevfik Fikret'in fırçasından çıkma resimleri. Her biri Tevfik Fikret'in sadece bir şair olmadığı aynı zamanda iyi bir ressam olduğunu kanıtlayan niteliğe sahip. Kendi kanaatim; sadece bu tabloların bulunduğu bir sergi yapılmalı. Tabloların yanı sıra şairin kişisel eşyaları da oturma odasında beni hoş karşılayan diğer unsurlardan biri.
Evin en önemli odalarından biri hiç şüphesiz, Tevfik Fikret'in hayata gözlerini yumduğu yatak odası. Duvarları beyaz renkte boyanmış, birkaç yerinden çatlamış odada yatağın ahım şahım bir yanı yok. Ahım şahım dediğim de günümüzdeki mobilya sektörünün bize gösterdiğine bir atıf. Yeni nesil dedikleri var ya. Ayarlanabilir binbir özelliği olan yataklardan. İşte o özelliklere sahip olmaması, yatağı ahım şahım yapmıyor. Gösterişli değil ancak geniş yer kaplıyor. Öyle ya, gösterişli olmasına da ne gerek var sanki? Başlık kısmı klasik osmanlı tarzı oyma işçilikle yapılmış. Yatağın üstünde çok eski kırık beyaz renkte bir yatak örtüsü var. Yatağın sol tarafında ise ufak bir komodin ve üzerinde Tevfik Fikret'in muhtemelen son eserlerini yazdığı kalemi ve birkaç kağıdı mevcut. Odanın köşesinde sergilenen, ilhamını ''ölüm maskı'' geleneğinden alan yüz maskı, şairin ölümünden sonra yüzünden alınarak yapılmış. Gördüğümde yutkunmadan edemediğimi hatırlıyorum. Şairin yüzü çok gerçekçi duruyordu. Büyük, hatta algılayamayacağımız kadar büyük bir işçilik vardı karşımda. Yüz maskının görüntüsü hala hafızamda. Demem o ki, sırf bu deneyimi yaşamak için bile müzeyi ziyaret edebilirsiniz. Şiddetle tavsiye ederim.
Evin birinci katındaki yatak odasında evin bana göre en güzel manzarası bulunuyor. Her insanın hayallerini süsleyen veya süsleme potansiyeli olan bir ev olur, ya işte o ev, tam da o ev. Hayatını sanatı ile geçiren Tevrik Fikret, evini bizzat kendisi çizmiş, hayallerini gerçeğe dönüştürmüştür. Üç katlı inşa edilen evin her bir odasında şairin hayatına dair ilginç detaylar mevcut. Sistematik ve minimal bir tasarımı olan evinde; Namık Kemal, Halid Ziya Uşaklıgil, Peyami Safa gibi önemli isimlere şair burada ev sahipliği yapmıştır.
Her köşesi huzur saçan sunan evin kapıları Atatürk'ün ''Ben inkılap ruhunu ondan aldım. Ziyaret edeceğim yerlerin başında elbette ki Aşiyan gelir.'' sözleri ile sevenlerine açıktır.
Tevfik Fikret’in Evi: Aşiyan Müzesi
Yayınlandı