BÜYÜK İSTANBUL DEPRESYONU: KORKULAN OLDUĞUNDA

"Bu aralar çok fazla kurduğum bir fantezim var. Bak şimdi! Beklenen büyük İstanbul depremi gerçekleşmiş. Herkes ölmüş. Yıkılmayan bina kalmamış. İstanbul'dan çıkmak imkansız olmuş. Elektrik yok, telefonlar da çekmiyor. Biz bir şekilde ölmemişiz... Yanımızda Decathlon'dan kampa gideriz diye aldığımız bel destekli yürüyüş çantalarınızı alıyoruz. Yoldaki yıkık bir marketten su ve yiyecek depoluyoruz. Bir de bıçak ve büyük bir taş... Tehlikelerden korunmak için... Markette ağır yaralı birini görüyoruz. Yardım etmeye çalışıyoruz, elimizden hiçbir şey gelmiyor. Yola devam etmek zorundayız. Boğaz Köprüsü yıkılmamış. Tam ortasındayız... Bütün İstanbul bina yığınına dönmüş. Derin bir sessizlik hakim. Köprüyü biraz geçtikten sonra bir adamla karşılaşıyoruz. Tehlikeli bir adam. Sana saldırıyor. Bu tarz felaketlerden sonra ortaya çıkan yağmacı ve tecavüzlerden biri. Büyük taşla başına vuruyorum ve adam ölüyor. Yolumuza devam ediyoruz... İstanbul öyle bir hale gelmiş ki apartmanların yıkıntısı yolları tıkamış. Apartmanlardan oluşan küçücük bir yığını geçmemiz üç gün sürüyor. İnsan gördüğümüz zaman saklanıyoruz. İnsanlara güvenmememiz gerektiğini öğrendik. Bir aylık zorlu bir yolculuktan sonra İstanbul dan çıkmayı anca başarıyoruz."