Hepimiz filmlerde, animasyonlarda, kitaplarda ve günlük hayatta karşımıza çıkan birçok imgede Voodoo bebekleri ve Voodoo yapan kötü büyücülerin tasvirini görmüşüzdür. Fakat nedir bu Voodoo? Şeytani bir anlamı var mı ya da tasvirlerindeki kadar korkutucu mu? 


Bu soruları cevaplamak için Voodo'nun tarihine bakmakta fayda var. Çoğu kaynakta "Vodou" veya "Vodun" olarak görülen bu geleneğin çok farklı coğrafyalara yayılmış olduğundan birden çok yazılışı ve söyleyişi bulunsa da, başlıca etnik kökeni Nijerya olan bir bölgede konuşulan "African Fon" dilinde "spirit" (ruh) ve "deity" (tanrı) anlamına geliyor. İlk olarak Batı Afrika'da ortaya çıkmış olan Voodoo, en geniş anlamıyla; felsefi, tibbi, dini ve hatta adalet ile ilgili öğretileri kapsayan antik bir yaşayış biçimi ve öğretiler bütünü. Batı Afrika'da başlıca; Benin, Togo, Gana ve Nijerya'da görülen Voodoo 16. yüzyılda önce Haiti'ye sonrasında ise Amerika'ya getirilmesinin ardından daha geniş coğrafyalara yayıldı. Haiti de Katolik Hristiyanlıktan etkilenerek bu inanışın bazı özelliklerini bünyesine aldı. Örneğin Haiti'de Voodoo inanışına sahip insanlar "deity" olarak Hristiyanlığın tanrısını kabul ettiler.


Voodoo geleneğinin temelinde Animizm'e dayanan, doğanın bir bütün olarak bir ruha sahip olduğunu ve bu sebepten yaşadığımız dünyadaki her şeyin bir ruhu olduğu inancı var. Bir nevi tanrı olarak görülen ve dişi bir varlık olan "Muha" veya "Muwa" ise evrendeki tüm ruhların merkezi. Muha'ya bağlanan bir çok mit olduğu gibi bu varlığın dişil özelliklerinin bulunması, Voodoo geleneğini sürdüren kabilelerde matriarkal bir düzen geliştirdi.


Voodoo öğretisine göre dünya görünen ruhların evi iken; görünmeyen dünyada "lwa" (spirits: ruhlar), "mysté" (mysteries: bilinmeyenler), "anzivib" (invisibles: görünmeyenler), "zanj" (angels: melekler) ve ölmüş insanların ruhları olmak üzere birçok varlık bulunuyor. Bu varlıkların bulunduğu yer ise mistik bir diyar olan "Ginen". Buna ek olarak Voodoo'yu benimseyen insanlar ölümün "Ginen"e bir geçiş olduğuna ve hiçbir ruhun yok olmadığına inanıyor.


Voodoo pratiğinde evrenin her yerinde bulunan ruhlar ile birlikte yaşamak, onlar sayesinde refah, sağlık ve himaye edinmek amacı bulunuyor. İbadet ve ritüeller ise dualar, geleneksel şarkılar ve atletik gösteriler de içeren danslar eşliğinde yapılıyor. 

Afrikaya özgü bu öğretilerin tabu haline gelmesi ise Voodoo'nun tarihi kadar eskiye dayanıyor. Voodoo Haiti'ye ulaştıktan kısa bir süre sonra 1625'de, bölgede başlayan Fransız etkisi ile praktisyonerler özgürlüklerini kısmen kaybetti. Zamanla Fransız kolonisi haline gelen Haiti'de insanlar bu geleneği gizli bir şekilde devam ettirdiler. 1791 yılında, yerel yönetici ve Voodoo rahibi olan Dutty Boukman tarafından başlatılan Haiti Devrimi tarihte ilk kez kölelerin egemenliğini geri aldığı ayaklanma oldu. Dini bir ritüel olmasının yanı sıra stratejik bir toplantı ile başlatılan bu ayaklanma başta dönemin Amerikan başkanı ve köle sahibi olan Thomas Jefferson olmak üzere Amerika ve Fransa için büyük bir ideolojik tehdit olarak görüldü. Ayaklanmanın direkt sonucu olarak Amerika ve Fransa'nın yanı sıra bu ülkelerin kolonileri arasında da Voodoo hakkında kötücül dedikodular yayıldı.


Fakat geleneklerini yaşamaktan uzak bırakılan tek insanlar Haiti'dekiler değildi. 16. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında süren Atlantik Köle Ticareti ile Orta ve Batı Afrika bölgelerinden Amerika'ya getirilen insanlar da inançlarını gizlice sürdürmeye mahkum edildi. Amerika'da Voodoo'nun ilk pratiği ise Karayipler'de görülmeye başladı. Burada praktisyonerler "insan dışı" olarak görüldü. Rahipleri "kara büyücü" olarak, inanışları ise "şeytani" olarak adlandırıldı. Zamanla Amerika bu inanıştan etkilendi, kapsamlı ve senkretik bir anlamla "Lousiana Voodoo" olarak bilinen kültür New Orleans'da kendini gösterdi.


Voodoo ile bağdaştırdığımız karanlık ve ürkütücü imgeler ise geleneğin Amerika'da yaygınlaşmasından sonra gerçekleşti. Voodoo'nun Hollywood'da ilk ortaya çıkışı 1932 yapımı, yönetmenliğini ise Victor Halper'ın yaptığı "White Zombie" adlı filmdir. Sinema tarihinin ilk uzun metraj zombi filmi olan bu yapımda "Murder Legendre" adlı kötü karakter, 1931 yılında gösterime giren "Dracula" filmindeki kötü karakter rolüyle seyirciyi etkilemiş olan Bela Lugosi tarafından canlandırıldı. Filmde "Murder Legendre" bir Haitili Voodoo büyücüsüdür ve genç bir kadını kara büyü ile lanetler ve zombiye dönüştürmeye çalışır. 


Bu gibi imgelerde görülen Voodoo ritüellerinde; insan ve hayvan kurban edilen sahneler gösterilmesine karşın dünyanın birçok farklı bölgesine yayılmış olan bu geleneği yaşayan insanların çok azının -başka dinlerde de olduğu gibi- sadece hayvan kurban ettiği biliniyor. Voodoo'nun en sansasyonel ve bilindik olan simgesi Voodoo bebekleri ise çok az Voodoo pratiğinde kullanılıyor olmasına karşın bu objelerin asıl amacı filmlerde gösterilenden çok uzak. Bazı kaynaklara göre Voodoo bebekleri kişiler arası ruhsal bir bağlantı kurmak üzere yapılan bir pratik.


Sonuç olarak Voodoo "kötü ve şeytani" bir din olarak hak etmediği bir kötü şöhret kazandı. 20. yüzyılda başlayan Voodoo'nun kötü şöhreti günümüze kadar birçok yapımda yanlış tasvirleriyle seyirciye sunulmaya devam etti ve Hollywood'un yarattığı bu imge zamanla bir mit haline geldi. Günümüzde çoğumuzun bildiği haliyle Voodoo aslında zaman içerisinde anlam kötüleşmesine maruz bırakılmış Afrika kökenli bir gelenek.



Başlık: David Bowie - Magic Dance (Labyrinth Albümü - 1986)

Fotoğraf: Prenses ve Kurbağa filminde Prens Naveen ve Voodoo büyücüsü Dr. Facilier (Disney - 2009)




Yazar: Ebrar Şeyma Kaymak