“Tek ihtiyacı biraz ilgiymiş”
• 2022 - İrlanda yapımı film başrolünde yer alan, isminden anlaşılacağı üzere uysal ama yaşına göre fazlasıyla olgun olan Cait’in (Catherine Clinch) yazı birlikte geçirmesi için yanlarında kaldığı Sean (Andrew Bennett) & Eibhlín (Carrie Crowley) ile yaşadıklarına odaklanıyor.
• Okulda görmezden gelindiği yetmezmiş gibi evinde de yalnız kalan ve ihmal edilen Cait, annesinin hamileliği nedeniyle yanlarına gönderildiği bu iki ismin yanında evdekinden çok farklı bir zaman geçirir.
• Ablaları olmasına rağmen dışlanan Cait’in babası, sorunlu olduğu kadar çocuklarına karşı da ihmalkâr biriyken annesi de ondan çok farklı değildir. Maddi durumlarının Sean & Eibhlín ile göre yetersiz olması çocukların maddi anlamda da iyi bir ortamda yetişmediğini anlatıyor.
• İnsanın içinde bulunduğu aile ve çevrenin, karakterinin şekillenmesindeki etkisi düşünülünce filmin başrol oyuncusu olan 9 yaşındaki Cait için ilk hissettiğimiz üzülmek oluyor. İzleyiciye, sahip olduğu çocuklarına tek başına yetemeyen bir anne ve alkol - kumar sorunu olan babanın daha fazla çocuk sahibi olmamak ve dünyaya gelenlerin geleceğini düşünmek konusunda bihaber olduklarını düşündürüyor.
”Bu evde sır yoktur.”
• Cait için belirsizlik dolu günler, bu çiftin yanına gittikten sonra Eibhlín’in şefkatiyle sarmalanması ve onu kendi annesinde göremediği ilgiyle kucaklaması sonucu dağılıyor.
• Yetişkinlerin işlerini öğrenip, çiftlikle onlara yardımcı olan Cait’in erkek çocuğu kıyafetleri giyerek dolaşması ailenin “sır yoktur” deyimine karşılık yaşadıkları kayıpla ilgili izleyiciye ipucu verirken Sean’ın eşine nazaran bu küçük kıza karşı yaklaşımının mesafeli olduğunu fark etmemiz çok sürmüyor. Sonradan boşboğaz bir tanıdık aracılığıyla sessiz kızın ve dolayısıyla izleyicinin öğreneceği şey ise bu ailenin boğularak öldüğü için kaybettikleri bir erkek çocuğu olduğu.
“… Diğer insanlardaki iyiliği bulmaya çalışıyor, hayal kırıklığına uğramayacağını umarak…”
-Sean (eşi Eibhlín için Cait’e söyler.)
• Filmde iki farklı aile üzerinden ebeveyn, eş ve çocuk olmak üzerine anlatılanları karşılaştırdığımızda bir tarafta yaşadıkları kayıpla yıkılan ama bir arada kalan ve iyi ebeveynler olduklarına inandığımız çift, diğer tarafta hiçbir güvenceleri olmadığı halde çocuk sahibi olan ve bir nevi onlardan kurtulmak için yabancıların yanına gönderecek kadar umursamaz kadın ve adamı görüyoruz.
• Aile kavramı ve sahip olunan - kaybedilen aile bireyleri ilgili hikayelere odaklanan filmde Cait’in başta yadırgadığı sonradan gördüğü ilgi ve alaka ile serpilip, huzur bulduğu bir ortamdaki mutluluğu ile biyolojik anne babası yanındaki mutsuzluğuna şahit olan seyirci için filmin sonunu tahmin etmek zor olmuyor elbette. Fakat finalden çok hikayenin bütününün kırılganlığı, bir çocuğun hayatına odaklanması ve bu durumun gerçekliği filmi daha kıymetli kılıyor. Bu durum ayrıca çocuğun büyürken her şeyden çok ihtiyacı olan şeyin güvenilir bir ortamdaki ilgi ve şefkat duygusunun önemini hatırlatıyor. İçinde bulunduğu ortamın huzursuz, her anlamda sağlıksız olması ile çocukluk, gençlik ve yetişkinlik döneminde bireylerin her anlamda sağlıklı olamama ihtimallerinin olmasının izleyiciye düşündürdükleri ise finalle birlikte şöyle şekilleniyor; Cait’in öz anne babası olsa da belki de onların yanında büyümek yerine başta “yabancı” daha sonra “öz”e dönüşen bu iki insanın yanında kalması durumunda ne kadar mutlu olabileceği.
”Baba…”
• Cait’in biyolojik ailesinin isimlerini filmde yalnızca Cait’in anne ve babası olarak görebiliyoruz, karakterlerin isimlerini filmde öğrenemiyoruz. Anne ve baba olarak başarılı olamadıkları düşünülünce bu durum adeta ironi. Fakat düşününce çiftin hayatlarında birey olarak da mutlu ya da başarılı olamadıklarını görüyoruz. Nitekim finalde “Baba” diye seslendiği ilk isim öz babası olsa da Cait ona alışkanlıkla seslenir. Vedalaşmak için sarıldığı Sean’a baba olarak seslenmesi ise ona baştaki tüm mesafelere karşın kısa zamanda ne kadar yakın hissettiğiyle ilgilidir.
• Her çocuğun içinde keşfedilmeyi ve desteklenmeyi bekleyen binbir türde yetenek olduğu düşünülürse Sean’ın onun çiftliğe alışma sürecinde yaptığı konuşma ve yüreklendirmeler bu hitabı kazanması konusunda daha da anlam kazanıyor. En başta yer alan “Tek ihtiyacı biraz ilgiymiş” sözü ise filmin bir çocuğun hayatıyla ilgili anlatmak istenen şeyin özeti niteliğinde.
• Anlattığı konudan dolayı sıra dışı bir şey bulmak isteyen izleyiciyi hayal kırıklığına uğratma ihtimali yüksek filmin tanıdık gelmesi ise ne yazık ki çok normal. Hemen her gün buna benzer gerçek hikayelere televizyonlarda rastladığımız düşünülürse, filmin mesajı daha çarpıcı oluyor.
• Dram türündeki filme izleyiciyi yormayan, dingin bir tempo hakim. Bu durum filmin uyarlandığı kitabın yazarı ile de birebir uyan bir şey. Anlatılmak istenen yalın, abartısız halde anlatılmış.
• Claire Keegan’ın Foster adlı kitabından uyarlanan ismiyle müsemma olan bu dingin filmin yönetmeni olan Colm Bairéad aynı zamanda kitabın filme uyarlanması sürecinde senaryo ile de ilgilenmiş.
• 94 dakika süren filmin içerisinde yer yer İngilizce diyaloglara yer verilse de çoğunlukla Galce konuşuluyor.
Fotoğraf için kaynak: https://m.imdb.com/title/tt15109082/